Sinema Sektörüne Yatırım Yapmak
Türk Filmleri İş Yapıyor
Türk sinema sektörü için son yılların ve özellikle geçtiğimiz yılın oldukça parlak geçtiğini söyleyebiliriz. Hatta ekonomik anlamda son 30 yılın en başarılısı olduğu yorumlan bile yapılıyor.
Bundan 40 yıl önce yılda 60 milyon kişiyi çeken sinema salonları o tarihlerden sonra düşüşe geçmiş ve eskiye nazaran adeta boş kalmaya başlamıştı. Ancak son yıllarda sinema da hızlı bir seyirci artışı gözlenmeye başladı ve bu artış bu sene son 34 yılın en yüksek seyirci rakamına ulaşılmasıyla sonuçlandı. Antrakt Dergisi’nden SİYAD (Sinema Yazarları Derneği) yönetim kurulu üyesi Deniz Yavuz’un hazırladığı boxoffice istatistikleri de bunu açıkça gösteriyor. 2013 yılında toplam 50 milyon 400 bin bilet satılarak,
1989’dan beri en yüksek seyirci sayısına ulaşıldı. Bu yıl içerisinde yerli-yabancı tüm filmlerden elde edilen gişe geliri ise 2012 yılına göre yüzde 12 oranında artış göstererek 504,3 milyon liraya ulaştı. Türkiye’de çekilen film sayısı da artış göstererek yılda I00’e yaklaştı. Sinema sayısı 570 civarına salon sayısı ise 2200’e ulaştı. Türk sinema sektörünün toplam büyüklüğü 2 milyar doları geçti. Ancak işin en ilginç tarafı bir dönem artık salon bulmakta zorlanan yerli yapım filmler giderek yükselen bir başarı grafiği kaydediyor. Boxoffice Türkiye rakam ve raporları yerli yapımların son birkaç yıldır en çok izlenen ve gelir getirenler sıralamasında zirveyi yabancılara bırakmadığını gösteriyor. Sadece geçen yıl 50 milyonu aşkın biletli izleyicinin yüzde 58’inin yerli filmleri tercih etmesi ve 29 milyon yerli film izleyicisinin ilk on’a 9 yerli filmi yerleştirmesi bile bu yükselişi net olarak göstermeye yeterli. 2013’e gelindiğinde artış gösteren bir rakam da çekilen yerli film sayısı oldu. Geçen yıl çekilen yerli film sayısı 96 olarak gerçekleştiği gibi bunların 86’sı sinema salonlarında gösterilerek bir rekor daha kırılmış oldu.
Veliahtlar Sinemada
Bir dönemin meşhuru Cüneyt Arkın, sinema sektörüne tamamen yabancı iş dünyasının önemli ailelerinin veliahtlarının Hollywood stüdyoları ayarında bir iş kurmasına vesile olabilir mi?
Bir kuşak, Cüneyt Arkın’m kötü kalpli mafya babalarıyla mücadelesini anlatan Yeşilçam filmleriyle büyüdü. Artık ağarmış saçlarıyla 77 yaşındaki Arkm’ı bu kez acımasız bir mafya babası olarak gördüğünüzde sakın şaşırmayın. Cüneyt Arkm’a 50 yıllık “iyilerin dostu kötülerin düşmanı” imajından vazgeçirmeyi başaran bu film, Alper Çağlar’m yönettiği İnsignia Yapım imzalı Panzehir. 9 Mayıs’ta vizyona girecek olan film Hollywood ayarında çekim teknikleri ve aksiyon sahneleri ile oldukça iddialı. Filmin müziği ve sanat yönetmenliği Hollyvvood’da tanınan sanatçılara ait. Başrolünde dünyanın tanınmış Win Çun dövüş ustalarından Emin Boztepe’yi, Holly-wood aksiyon filmlerinin ünlü isimleri Edoardo Costa, Christina Gottschalk ve Cüneyt Arkm’la biraraya getiriyor. Cüneyt Arkın ve oğlu Murat Arkın da ilk kez beyaz perdede buluşuyor.
Panzehir’i özel kılan tek şey kamera önünde bir araya getirdiği isimler değil. Doğuş OtomotivYönetim Kurulu Başkanı Açlan Acar’ın oğlu Doruk Acar’ın kurduğu iş modeli ile bir araya getirdiği yatırımcılar da filmi fazlasıyla özel kılıyor: Otomotiv dünyasından Sinan ve Can Kosif, Hattatlardan Burak Hattat, gayrimenkul geliştirme işindeki Gülmanlardan Polat Gülman, Permak sanayi grubunun sahibi Uyarlardan Emir Uyar ve yönetmen koltuğunda Alper Çağlar.
Bugünlerde sık sık bir araya gelen bu insanların her biri farklı sektörlerde faaliyet gösteren, sinemayla temasları ise seyircilikten öteye geçmemiş isimler. Tek istisna ise ekibi bir araya toplayan Doruk Acar. Roland Berger Strategy Consultants firmasının Türkiye ve Orta Doğu Ülke Direktörü olan Acar’ın işiyle çatışmayan farklı yatırımları var. Bunlardan biri de 2012’de vizyona giren Alper Çağlar’m yönettiği “Dağ” filminin yapımcılığını üstlenmesi. Box Office Türkiye’nin verilerine göre 235 bin gibi hatırı sayılır bir izleyici toplayan Dağ’m bu başarısı Acar’ı hedef büyütmek için cesaretlendirmişe benziyor. Üstelik tek başına da değil. Yönetim kurulu başkanlığına oturduğu İnsignia Film şirketi ile daha kurumsal bir yapı kuran Acar ikinci filmi aksiyon-ma-cera türündeki “Panzehir” için kolları sıvadı. Kafasında son yıllarda iş dünyasının popüler gündemlerinden “melek yatırım” modelini sinemaya taşımak vardı. Hiçbirini sinema sektöründe düşünemeyeceğimiz iş dünyasının ünlü ailelerinden gelen arkadaşlarını yatırımcı olarak filme katarak ilk adımını da atmış oldu.
“Bu aslında bir arkadaş grubu yatırımı” diyor ortak yatırımcılardan Emir Uyar. Asıl işi aile şirketi Permak Grubu’nun enerji, teknoloji ve yurt dışı yatırımlarını yönetmek olan Uyar kahvesini yudumlarken ekliyor: “Daha önce sinema sektörüyle hiç ilgilenmedim ama potansiyeli herkes gibi beni de heyecanlandırıyor. ”
Grubu, sinemaya yatırım yapmaya iten büyülü sebep ise son yıllarda yerli filmlerin sinemaya çektiği yüzbin-ler… Arkadaşları Doruk Acar ve Polat Gülman’la birlikte bir melek yatırımcı ağma da üye olan Burak Hattat’ı cezbeden de bu. Hattat, “Son zamanlarda yerli filmler yabancılara göre daha fazla seyirci çekiyor. Seyirci yerli sinemaya daha çok sahip çıkıyor. Bizi bu projeye yönlendiren başlıca faktör bu oldu”.
Acar’ın Panzehir’e yatırımcı yapmayı başardığı bir başka arkadaşı ise lisede beraber yatılı okuyup aynı yatakhaneyi paylaştıkları Polat Gülman. Ağırlıklı olarak arazi ve gayrimenkul geliştirme işinde olan Gülman Grup’un veliahtlarından Polat Gülman, Acar’ın bir önceki filmine katılamadığı için pişman alduğundan bu defa fırsatı kaçırmadığını söylüyor. 35 yıldır otomotiv, otelcilik ve inşaat sektöründe olan Kosifler Grubu’nun veliahtları Cihan ve Sinan Kosif de Panzehir filmiyle ilk defa sinema yatırımı gerçekleştirenlerden.
Ekibin Panzehir için oluşturdukları fon nakit olarak 700 bin doların üzerinde. Mekan, araç, malzeme gibi harcamalarla birlikte bu rakam 1 milyon doları geçiyor. Ancak yatırımcı olarak bir araya gelen arkadaşların her biri kendi imkanlarıyla filme fiilen de katkıda bulunuyor. Örneğin Panzehir’in afişinde yer alan ve filmin başrollerinden birinde “oynayan” araba, Emir Uyar’m kendi aracı. Bazı sahnelerse Kosif kardeşlerin evlerinde çekilmiş. Doruk Acar’ın çakmağının bile rolü var.
Doruk Acar, son yıllara ait bütün verilerini analiz ettiği sektörün büyük bir potansiyeli olduğunu düşünüyor. Hem de bugüne kadar sinemaya uzak duran iş ve yatırım dünyasını sektöre çekmeye yetecek bir potansiyel. Ortaklardan Polat Gülman’m “Bizi duyarak bu tip projelere girmek isteyen tamdık girişimci iş adamları sıraya girdiler bile” sözleri de yeni bir akımın başlayabileceğini gösteriyor. Sinema sektörünün dağınıklığına vurgu yapan Emir Uyar, bu durumun yatırımcı için fırsat anlamına geldiği görüşünde. Uyar’a göre “film sektörü henüz doymuş bir sektör olmadığı gibi yeni modeller denemek için de çok uygun. Dolayısıyla bu sektörde çok fırsat var”.
Doruk Acar’ın bu işe girmekteki amacı arkadaşlarının dikkat çektiği fırsatlar için gerekli ortamı sağlamak. Bunun için odaklandığı ana strateji ise yerli yatırımcıları ve yabancı fonları Türkiye’ye çekerek sinema ve eğlence sektörü odaklı bir yatırım fonu oluşturmak. Acar, “Panzehir filmi bizim film sektörüne getirmek istediğimiz yeni yapım ve fon modelinin küçük ölçekli bir prototipi aslında” diyor. Her film projesi için bir tepe şirket ve bunun altında her film içim ayrı ayrı adi ortaklıklar oluşturmaya başladıklarını anlatıyor. Nihayetinde hedefi, özel yatırım fonlarının Migros’a, Kamil Koç’a ortak olması gibi İnsignia ile yapılacak filmlere de yatırımcı ortak olarak girmelerini sağlamak. Ancak her şeyden önce bu fonları çekmek için bir başarı öyküsü gerekiyor. Dolayısıyla “Panzehir” sinemanın ‘melek’leri için neler yapabildiklerini göstermek için iyi bir deney. Başarılı olursa Türk sinema sektörünü ciddi şekilde etkileyebilecek sonuçlar ortaya çıkarabilir.
Yine de başarısızlık ihtimalini de dikkate alarak ilk deneme için tinansal olarak çok da açılmamışlar. Bu açıdan Panzehir’e yaptıkları yatırım nakit olarak sadece 700 bin doların üzerinde.
Bu, sinema sektörü için çok büyük bir bütçe sayılmaz. ABD’de ana akım bir filmin ortalama bütçesi 75 milyon, bağımsız bir filmin ise 5 milyon dolara ulaşıyor. Türkiye’de ise deneysel ilk filmleri bir yana bırakırsak ortalama film maliyetleri 2 ila 10 milyon lira arasında değişiyor.
Yatırımcı ekibi bu kısıtlı bütçeyle filmin etkisini Hollyvvood standartlarına yaklaştırmak için kendi sinema dilini ortaya koymak, Norveçli bir sanat direktörü getirmek, ABD’de eğitim almış bir yönetmenle çalışmak, film müziğini ABD’de ünlü bir firmaya yaptırmak ve tüm bunları Türk pragmatizmiyle birleştirmek gibi yöntemlere başvurmuş.
Acar’ın bir diğer hedefi ise başka yatırım alanlarındaki kurumsallığı ve analitik bakışı sinema ve eğlence sektörlerine taşımak. Bu yüzden de projeyi karlı kılabilmek için maliyet kontrollü bir yapı oluşturarak, sinema sektöründeki teamüllerin aksine maliyeti ve bütçeyi yönetilebilir hale getirmek için çabalıyor.
Ancak başarılı olmak için Acar ve arkadaşların önünde tek başlarına aşmaları çok zor olan önemli bir sorun var: Yurt dışına açılmak… Ulaşmak istedikleri Hollyvvood başarısının kilit avantajı da bu zaten. ABD’de film gelirlerinin yüzde 20’si ülke içinden, kalan yüzde 80’i ise dünya genelinden sağlanıyor. Hollywood’daki devasa bütçelerin sırrı da bu yapı. Oysa henüz küresel boyuta açılamamış yerli film sektörünün gelirlerinin yüzde 95’ini yurt içi gelirleri oluşturuyor.
Acar da sektörün bir üst seviyeye çıkması için yurt dışı gelirlerini de artırması gerektiğinin farkında. Yine de bunu başarmadan önce de yapılabilecek işler olduğunu düşünüyor. Acar’a göre sinema sektöründeki gelir kalemlerinin henüz çoğu Türk sineması açısından atıl durumda. Türk filmlerinin gelirinin çoğu gişeden geliyor. Gişeden bilet başına kalan para ise 4 lira civarında 1 milyon izleyici toplayan bir filmin yapımcısının gişeden kazancı 4 milyon lira. Bu durumda film maliyetini çıkarıp kara geçebilmek için bir filmin yapımcısının bugün yapabileceği tek şey seyirci sayısını artırmak. Acar da bu döngüyü kıracak yeni gelir kalemleri yaratmanın peşinde.
Dünyada sinema sektöründe bir filmin temel gelir kalemleri yurt içi ve yurt dışı gişe, televizyon hakları, di-gital yayın hakları, lisanslı ürünler ve sponsorluklar… Ancak Türk yapımları çoğunlukla bu kalemlerin sadece ilk ikisinden gelir elde ediyor. Türkiye’de sponsorluklar yok denecek kadar az ve gişe ile televizyon gösterimi gelirlerinin büyük kısmı yurt içinden sağlanıyor. Dolayısıyla Türk yapımı bir filmin gelirinin yüzde 90’ı yurt içinden ve gişe gelirinden elde ettiğini söylemek mümkün. .. Bu döngüyü kırmak için Acar’ın gündemine aldığı ilk çözüm, 25 yaş altı kitleler için film, müzik ve medya izleme oranlarının hızla internet ve mobile doğru kaymasını dikkate alacak bir yapı oluşturmak. Acar, “Mobil uygulamalarla dijital dağıtımı geliştirirsek sinema gelirlerine ciddi bir katkı yapmış olacağız “ diyor.
Acar’ın sinema gelirlerini katlama konusunda ilham aldığı bir başka konu da Türk dizilerinin 150 milyon dolarlık ihracat rakamına ulaşması. Türk sinemasının küresel konuları da işlemesiyle en azından bölgesel bir marka olma yolunda önemli bir adım atacağını düşünüyor. 1960’lar-da ABD’li Rockfeller gibi büyük ve ekonomik anlamda güçlü ailelerinin bu türden yatırımlar yaptığını ya da destek verdiği biliniyor. “Kurumsal arka planı yüksek olan böyle ailelerin ve onların üyelerinin bu alana yatırım yapması bence bu sektör için son derece olumlu bir gelişme” diyen Acar hepsi aile ya da bireysel olarak da kendi işlerinde başarılı olmuş yatırımcı grubunun müstakbel yatırımcılar için katalizör görevi göreceğini düşünüyor.
Doruk Acar ve İnsignia Film Yapımcılık’m tüm bunları gerçekleştirip gerçekleştirmeyeceğini zaman gösterecek. Panzehir’in ticari başarısı ise bu konuda önemli bir mihenk taşı oluşturacak. Sonuç ne olursa olsun en azından yatırımcı genç işadamının arkadaşlarını bu projeye inandırmayı ve bundan keyif almalarını sağlamayı başardığı bir gerçek.