Haberler

Soma daki felaket ve iş güvenliği

somaSoma daki felaket iş güvenliğinin yatırımcının vicdanına bırakılamayacak kadar önemli olduğunu gösterdi. Genel Maden-Iş Sendikası’nın bir araştırmasına göre, Türkiye kömürünün yüzde 80’inin çıkarıldığı Zonguldak’ta etmelerdeki ölüm oranı TTK’dakinden 7 kat daha fazla.Türkiye’nin İLO’nun Madenlerde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesi’ni 19 yıldır imzalamaması ise çözümü zorlaştırıyor.

Türkiye günlerdir 13 Mayıs’ta Manisa’nın Soma ilçesinde yaşanan ve 300’e yakın işçinin hayatım kaybettiği maden faciasına ağlıyor. Acı unutulacak gibi değil. Ülke olarak en büyük arzumuz, bu büyük felaketin milat olması ve doğru yatırımı, denetimi, sağlıklı çalışma ortamını ve iş güvenliğini mutlak kılan bir sistemin tüm gelişmiş ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de yaşam bulması. Soma’nın başlattığı tartışma önümüzdeki haftalarda gündemin ilk sırasındaki yerini koruyacak gibi görünüyor.

Türkiye’de bu ölçüde büyük bir maden kazası en son 1992 yılında Zonguldak’ın Kozlu ilçesinde yaşanmıştı. O kazada 263 işçi hayatını kaybetmişti. Ancak her zaman bu ölçüde olmasa da madenlerde sık sık kazalar meydana geliyor. Bu kazaların da daha çok özel sektöre ait işletmelerde gerçekleştiği görülüyor. Bu da kâr amacıyla çalışan özel sektör firmalarının yeterince denetlenmediğini düşündürüyor.

ÖZELDE ÖLÜMLER YÜKSEK

Genel Maden-Iş Sendikası’nın bir araştırmasına göre, 2000-2012 yılları arasında Türkiye’nin en büyük kömür havzası olan Zonguldak havzasında işletilen özel madenlerdeki ölüm oranı, kamunun işlettiği madenlerden 7 kat fazla çıktı.

Araştırmaya göre söz konusu dönemde özel sektörde 100 bin ton başına düşen ölüm oranlarında azalma yaşansa da, Türkiye Taş Kömürü Kurumu (TTK) işletmelerinde denetimler ve kâr odaklı olmayan üretim anlayışı nedeniyle ölüm oranlan çok daha düşük. Araştırmaya göre kamuda 100 bin tonluk kömür üretimi başına 0,24 işçi ölümü yaşanırken, bu oran özel sektörde 1,66 olarak gerçekleşti. Bölgede özel sektöre ait madenlerde TTK’ya göre çok daha düşük ölçeklerde üretim olmasına rağmen ölümlü kazaların önüne geçilemedi.

Bölgedeki denetimsiz kaçak kömür işletmelerinde yaşanan ölümler de dikkate alındığında aradaki fark daha da büyüyor. Özel ve kaçak işletmelerdeki ölümler kamudaki ölümlerin 12 katını buluyor.

YASA UYGUN, YA İŞLEYİŞ?

Tüm ülkeyi yasa boğan Soma faciası, Türkiye’de resmi rakamlara göre her ay ortalama 100 işçinin yaşamına mal olan iş kazalarının nedenlerini ve önleme yollarım da yeniden gündeme getirdi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, faciadan iki gün sonra ziyaret ettiği Somada, “Bu acıları nasıl gelişmiş ülkeler artık yaşamıyorsa, biz de bütün kurallarımızı tekrar gözden geçirmeli, tedbirleri almalıyız” diye konuştu.

Hükümet aslında yakın zamanda yürürlüğe koyduğu bir yasayla iş sağlığı ve güvenliği konusunda önemli bir adım attı. 30 Haziran 2012’de çıkarılan ve 1 Ocak 2013’te yürürlüğe giren 6331 sayılı îş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile Türkiye’deki mevzuat AB standartlarına uyumlu hale getirildi. Yasa ile şirketlere acil durum planlaması ve risk değerlemesi zorunlu kılınırken, 50 kişi ve üzeri personel istihdam eden tüm işletmelere iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve diğer sağlık personeli çalıştırma mecburiyeti getirilmişti. Hatta 1 Ocak 2014’te yasaya yapılan ekle, ‘çok tehlikeli’ ve ‘tehlikeli’ sınıfındaki iş kollarında 1 ile 50 kişi arasında personel istihdam eden tüm firmalara da iş güvenliği uzmanı, iş yeri hekimi ve diğer sağlık personeli çalıştırma zorunluluğu getirildi.

İŞ GÜVENLİĞİ KARNESİ

Ancak öte yandan Türkiye 19 yıldır Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 176 numaralı ‘Madenlerde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesi’ni imzalamamakta ısrar ediyor. Özellikle işletme sahiplerine önemli sorumluluklar getiren sözleşme, 17 Mayıs 2010’da 30 maden işçisinin öldüğü Zonguldak’taki patlamanın ardından da gündeme gelmiş ancak imza aşamasına geçilmemişti. İş sağlığı ve güvenliği alanında hizmet veren İvme Yönetim Danışmanlık Genel Müdürü Fırat Şükrü Eker, ortaya çıkan tablonun kaza oranı yüksek sektörlerde faaliyet gösteren şirketler açısından ciddiyetle değerlendirilmesi gerektiğini söylüyor. Şirketlerin AB normla-rına göre yapacağı risk değerlendirmesinin bile onlarca ölümlü kazayı engelleyebileceğini ifade eden Ekeı, “Şirketlerde servis ya da yemek büf çesi gibi işçilerin sağlığı ve güvenliği için bir harcama kalemi oluşturulmalı. AB’de iş güvenliği artık daha yatı rım proje aşamasındayken bütçelen’ yor” diyor.

TUZLA’DA ÖLÜMLER SÜRÜYOR

Türkiye’de ölümlü kazalarda kusuru bulunan şirketlerin tazminat ödeyerek ya da işçi yakınları ile anlaşarak kısa sürede aynı şekilde üretime devam ettiğine de dikkat çeken Eker, şöyle konuşuyor:

“Mevzuatta zorunlu kılman işler, ne yazık ki kağıt üstünde kalıyor. Oysa şirketlerin iş güvenliği karnesi olmalı ve karnesinde kırıklar olan şirketlere ihale yasağı getirilmeli. Hatta kusurlu şirketleri ekonomik hayat dışında bırakacak kadar ağır yaptırımlar olmalı. Aksi takdirde birkaç yüz denetçi ile yapılan kontroller hiçbir işe yaramayacaktır. Örneğin birkaç yıl önce İstanbul’da bir işçi barınağındaki yangında 11 işçi hayatını kaybetmişti. Ya da Tuzla tersanelerinde birçok ölümlü kaza oldu. Sonunda sorumlu şirket para cezasını ödedi ve dosya kapandı. O şirketler de faaliyetlerine olduğu gibi devam etti.”

TAZMİNAT NE OLUR?

Sosyal güvenlik uzmanı Özgür Kaya da birkaç bin dolarlık maliyetten kaçman şirketlerin, olası kazalar sonucunda yüzbinlerce hatta milyonlarca dolarlık ekonomik yük ile karşı karşıya kaldığım söylüyor.

Kaya, bundan sonra Soma’daki sorumlu şirketin üstleneceği mali sorumluluğa ilişkin ise şu bilgileri veriyor: “SGK, teftiş raporlarına göre, işvereni kusurlu bulunduğu oran doğrultusunda cezaya çarptıracak.

Hayatını kaybeden 28-35 yaş arası işçiler için 70 yaşına kadar ödenmesi gereken maaşlar ödenecek. Bunun yanında aileler kan bedeli için başvuracaktır. Tüm bu cezalar toplamda 150-200 milyon TL’lik bir maliyet yaratacak. Öte yandan, davaların uzun sürmesinden dolayı şirket yönetimi ve aileler anlaşabilir. Böylelikle şirket hemen verilmek koşuluyla bu faturayı biraz daha indirebilir.”

DÜNYADA MİLYAR DOLARLIK CEZALAR VERİLİYOR

Bugüne kadar dünyadaki birçok dev şirket, büyük ölçekli iş kazalarındaki sorumluluğu nedeniyle milyar dolarları aşan cezalar ödedi. Bunlardan ilk akla geleni, ABD tarihindeki en büyük petrol sızıntısı olan “Deepvvater Horizon” petrol sızmtısıydı. Meksika Körfezi’ndeki BP’ye ait petrol platformunda 20 Nisan 2010 tarihinde meydana gelen patlamada 11 işçi öldü ve 17 işçi yaralandı. Patlamadan sonra uzun bir süre kapatılamayan petrol kuyusundan varillerce petrol Meksika Körfezi’ne sızdı. BP petrol şirketi, sebebiyet verdiği bu çevre tkt g *4 felaketi için davalılarla tazminat konusunda anlaştı. BP, aralarında balıkçılar, çevre sakinleri ve temizleme görevlilerinin de yer aldığı kesimlere toplam 7,8 milyar dolar ödedi. Aynı şekiide ABD’nin Teksas eyaletinde West Fertilizer isimli gübre fabrikasında 17 Nisan 2013’te meydana gelen patlamada 15 kişi ötdü, 160 kişi yaralandı. Facianın suni gübre yapımında kullanılan amonyum nitratın depolanmasıyla ilgili yeterli güvenlik önlemlerinin alınmaması nedeniyle yaşandığı ortaya çıktı. Şirket, işçi aileleri ve çevrede yaşayanlara 1 milyar doları aşan tazminat ödedi. ig84’te Hindistan’da Union Carbide,şirketine şt tarım ilacı fabrikasındaki gaz sızıntısı ve Meksika’da akaryakıt şirketi Pemex’in santralindeki patlamalar sonucu yüzlerce işçi hayatını kaybetti. Her iki şirket, yatırımlarını aşan miktarlarda tazminat ödemeye mahkum oldu.

İLK 4 AYDA 373 İŞÇİ ÖLDÜ

Türkiye ekonomisi bir yandan önemli başarılara imza atarak gelişmekte olan ülkeler arasındaki yükselişini sürdürürken, diğer yandan işçi ölümlerinde Çin’in bile gerisinde kalan bir performans sergiliyor. Son 70 yılda yalnızca maden kazalarında 3 bin işçi yaşamını yitirirken, Bir Umut Derneği’nin basında çıkan haberlerden yaptığı derlemeye göre, 2013’te tüm sektörlerde yaşanan iş kazaları sonucu ölen işçi sayısı da bin 235 oldu. İşçi Sağlığı ve iş Güvenliği Meclisi’nin 2014 verilerine göre ise ilk dört ayda Türkiye genelinde 373 işçi hayatını kaybetti. Üstelik ölenlerden l/si henüz reşit olmamış çocuk işçilerdi. Türkiye’nin dört bir yanında her gün 3-4 işçi, iş güvenliği standartlarına sahip olmayan işyerlerinde ölüme teslim oluyor. Fakat toplu ölümler olmadıkça iş sağlığı ve güvenliği kamuoyu gündemine gelemiyor. Örneğin birkaç yıl önce Tuzla tersanelerinde ardı ardına yaşanan ve sayısı 200’e yaklaşan işçi ölümleri, uzun zamandır konuşulmuyor. Oysa Tuzlada işçi ölümleri devam ediyor. En son 22 Nisan’da 54 yaşındaki Süleyman Avundu adındaki işçi, çalıştığı tersanede mal yüklediği kamyonun kasasından düşerek yaşamını yitirdi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu