Tembeller için en uygun beş meslek
Günlük yaşamlarını en az çaba ile sürdürme becerisine sahip insanlara tembel deniyor. Oysa onların iş dünyasında başarılı oldukları meslekler de var. İşte, tembeller için en uygun beş meslek…
BİLGİSAYAR yazılımlarından milyarlarca dolar kazanan, dünyanın en zengin insanı Bili Gates’e yıllar önce sormuşlardı: “Bütün dünyada sizin şirketinizin yazılımları kullanılıyor.
Bu başarıyı elde etmek için kendinize bilgisayar dahilerinden çok çalışkan bir ordu mu kurdunuz?” Gates cevap vermişti: “Tam tersine. Tembelleri işe aldım. Çünkü zor bir işi en kısa yoldan, en kolay biçimde yapmanın yollarını en iyi tembeller bilir.”
Görüldüğü gibi iş dünyasında çalışkanların yanı sıra tembellere de ihtiyaç var. Psikanalizin babası Sigmund Freud’a göre tembellik, “Bir işi yapma becerisi ve gücü olduğu halde bundan kaçınmak” olarak tanımlanabilir.
Günümüzün psikologları ise, tembellik kelimesinin hiçbir teknik kitapta geçmediği gibi psikolojide de yer almadığını ileri sürüyorlar.
1930’lu yıllarda Amerikan okullarında yapılan çok geniş kapsamlı bir ankette, okuldaki başarısızlığın nedenleri ortaya çıkarılmaya çalışılmıştı. Öğrenciler, sebebin “tembellik” olduğunu, öğretmenler ise “beceri eksikliği”nden kaynaklandığını söylemiş, tembellikten hiç söz bile etmemişlerdi.
ABD’de iş çevrelerinin etkin dergisi Forbes’a göre, insanların işten ayrılmalarının beş sebebi vardır: istikrarsızlık, tatminkar olmayan ücretler, üstlerinden gelen saygısızca muamele, sağlık sigortası eksikliği, işle özel hayat arasında denge kurulamaması. Tembellik asla bir sebep olarak gösterilmiyor…
Ekonomistlerin ise değişik görüşleri var. Onlara göre tembellik, insanın günlük yaşamını en az çaba ile sürdürebilme düşüncesi ve eğilimidir. Tanım ne olursa olsun biz, “tembellere göre işler”e bir göz gezdirelim.
Bu arada bu meslek sahipleri alınmasınlar. Bu araştırma Ingiltere’de yapıldı ve BBC tarafından yayınlandı…
İçeriğe Ait Başlıklar
1) Dil öğretmenliği
Herkesin, içine doğduğu bir ana dili vardır. Kendi konuştuğu dili öğretmek ise dünyanın en kolay işlerinin başında gelir. Elbette ki evrensel dil İngilizce olduğundan ana dili İngilizce olanlar bu açıdan çok daha avantajlı. Her yıl binlerce Ingiliz, Amerikalı, Kanadalı ve AvustralyalI uzak diyarlara akın etmekte ve kendi dillerini öğreterek para kazanmakta. Siz İngilizce’yi de İngilizce’yi öğretme tekniklerini de çok iyi biliyor olabilirsiniz. Bu alanda eğitim görmüş, diplomalı bir öğretmen bile olabilirsiniz. Ama ne var ki dil kurslarının tercihi, ana dili İngilizce olanlardan yanadır. Hatta hiç eğitimleri olmasa bile…
Çin’de dil öğreten tngilizler arasında yapılan küçük bir ankette, öğretmenlerin kendilerini zekâ seviyesi yüksek ama “tembel” olarak gördükleri ortaya çıkmış. Öğretmenler bu tembelliği, işin kolaylığına bağlar. Bu öğretmenler, kurs saatlerinin esnek olmasını da kendi avantajlarına çevirmeyi iyi bilir. Haftanın beş günü sabahtan akşama kadar bir çalışma söz konusu olmadığından, öğretmenler kendilerine zaman ayırmakta, kısa tatillere çıkmakta, çevreleriyle sosyalleşme imkanı bulabilir. Üstelik kazançları, haftada 50 saat ders veren orta ya da lise öğretmenlerinden daha fazladır. (Sadece İngilizce değil, diğer diller için de iş imkanları her zaman mevcuttur. Örneğin, ABD’de Türkçe öğrenmek isteyen hevesliler bulmak mümkün.)
2) Yaratıcı direktörlük
“Gün boyu yaptığım tek iş, bir ilham gelmesini beklemek bunu da editörle ya da grafik tasarımcısıyla paylaşmaktır.” Bu samimi itiraf, Londra’da bir reklam ajansında çalışan Maria adlı bir yaratıcı direktöre aittir. İşinden olmaması için soyadı verilmemiş. Maria, sadece reklam ajanslarında değil, yaratıcılık gerektiren her iş kolunda, böyle bir koltuğa sahip kişilerin çok çalışması gerekmediğini söylüyor. “Bir fabrika işçisi, sabahtan akşama kadar arı gibi çalışır ve 20 tane buzdolabı üretir. Oysa yaratıcı direktör, hiçbir eneıji harcamadan, bir fikir üretip çevresine kabul ettirmeye çalışır. Koridorda rastladığı patronuyla kısa bir konuşma yapmadan duramaz. Toplantılara katılır, not alıyor gibi gözükür. Ama aslında bütün çabası, kendini ön planda tutmak, kendini şirketin vazgeçilmez elemanı gibi göstermeye çalışmaktır” diyen Maria’nın sözlerine katılıyor ya da katılmıyor olabilirsiniz. Ama bu işte çok fazla boş zamanınız olacağı kesin.
3) Orta kademe yöneticilik
Büyük küçük bütün şirketlerde orta kademe yöneticilik kadar rahat bir iş olmadığı söylenir. Çünkü alt kademedeki çalışanlar kadar yoğun işiniz olmaz. Üst kademelerdeki müdürler kadar da sorumlu tutulmazsınız. Bütün yapacağınız iş, toplantılara katılıp, çok işiniz varmış gibi cep telefonunuzla oynamaktır. Gerekli gereksiz kişilere randevu verip onlarla görüşür ve ne kadar meşgul olduğunuz izlenimi yaratabilirsiniz. İşler iyi gittiği zaman övünme payı çıkarabilir, kötü gittiğinde de suçu alt kademelere yıkabilirsiniz. Fakat bir orta yol bulmak, güçler arasında denge kurmak, doğru zamanda doğru düğmeye basmak gibi konularda çok zeki davranmalısınız. Orta kademe yöneticilerin, alt ve üst kademeler arasında iletişim kurmak, arabuluculuk yapmak gibi önemli rolleri vardır. Çoğu şirket, bu nedenle böyle kişilere ihtiyaç duyduğunu açıkça belirtmektedir.
4) Danışmanlık / Uzmanlık
İşte bir başka rahat meslek daha. Pek çok üst düzey yönetici yanında bir danışman bulundurma ihtiyacı hisseder. Aslında onlara danışmaz. Yönetici aldığı kararı, danışmanına “onaylattırır”. Uzmanlık da çok rahat bir meslektir. Bir konuda biraz bilginiz olsa bile kendinizi uzman ilan edebilirsiniz. Hiç kimse size “ne kadar uzmansınız?” diye sormaz. Yapacağınız yanlış işlerden ya da tahminlerden dolayı da kimseye hesap vermek zorunda olmazsınız.
5) Bilgisayar yazılımcısı
Bu mesleğe haksızlık etmişler doğrusu. Bir bilgisayar yazılımcısı, çok kısa zamanda çok büyük paralar kazanabilir. Onun yazdıklarını herkes yazamaz. Bu, yılların bilgi birikiminin sonucudur. Sürekli öğrenme, yenilenme, pratik gerektirir. Böyle bir donanıma sahip kişi de evinde pijamasıyla oturup bilgisayarında program yazar ve online olarak isteyen kişiye gönderebilir. Bu onu, tembel yapmaz. Programların disketlere yazıldığı 1990Tı yıllarda bazı açıkgözler bilgisayar dergilerinde çıkan programları satır satır bilgisayara girer, diskete kopyalayıp ihtiyacı olan şirket veya kurumlara satarlardı. Ama bugün işler farklı. Paket programların yazılımlarını göremiyorsunuz. AvustralyalI yazılımcı Chris Leong, işin iç yüzünü açıklıyor: “Artık bağımsız çalışmak zorlaştı. Bir şirkete bağlı olduğunuzda her gün sabahtan akşama kadar işte olmak zorundasınız. Hele hükümete çalışıyorsanız, en az 35 saatiniz mesaide geçiyor. Ama kıdemli yazılımcı konumundaysanız, durumunuz çok daha iyi demektir.”