Toroslar’ın tepesinde kitap satmak!
Israrlı çabalarla halkımız kitaba da para harcayan bir toplum haline gelebilir. Anadolu’da okumaya susamış köylü, kasabalı, kentli insanlar var…
GEÇEN hafta kaleme aldığım ‘sağlık marketleri’ konusunda olumlu geri dönüşler aldım. Konuyla ilgilenenlerin olması hayli mutlu etti beni. Hele biri var ki bu işe adeta gönül vermiş sanki. Lâkin sessiz ve derinden gitmesi beni hayli şaşırttı.
Adının şimdilik açıklanmamasını rica eden yakın dostumdan bu işin neredeyse koparılma aşamasına geldiğini öğrendim. Uzun yıllar perakende sektöründe üst düzey yöneticilik yapmanın heyecanıyla şunları söyledi bana: “Bahsettiğin işi uzun zamandan beri etüt ediyorum. Böylece tecrübelerime yeni bir renk katmış olacağım. Yurtdışından destek alarak ünlü bir markanın katkısıyla ilk mağazayı İstanbul’da açmayı düşünüyoruz. Lojistik ve mimari planlama aşamasındayız. Çok iyi bir lokasyonda faaliyete geçeceğiz. Fakat önümüzde tedarik sorunlarıyla ilgili bazı problemler var, bu etapları geçtiğimizde mağazanın adını ilan edip faaliyete başlayacağız.”
Kendisine başarı dileklerimi ilettim. Girişimci arkadaşımın aynı zamanda beslenme ve diyet konusunda uluslararası düzeyde bir uzman olduğunu da belirtmiş olayım. İşin mahiyetiyle ilgili uzun sohbetimiz sırasında sağlıklı beslenme alanında ortaya çıkan son trendleri de kendisinden öğrenmiş oldum.
Hatırı sayılır literatür bilgisine sahip. Hatta ‘antiaging’ konusunda bir kitaplığı dolduracak eserleri toplayıp, açacağı mağazalarda müşterilerin yararlanacakları kitap köşesine koymayı düşünüyor. Malum, ‘antiaging’ sağlıklı ve genç kalmayla ilgili bir tıp dalı.
Konu tam bu sırada birden yön değiştirip kitap konusuna geliyor. Sohbetimizin büyük bölümünü kitaplara ve kitapla ilgili buluşsal fikirlere ayırmak zorunda kalıyoruz. Kendisi hem entelektüel hem de girişimci niteliklere sahip olduğu için bana aşağıda bahsedeceğim konuyu ısrarla yazmamı öneriyor. Ve ben de sizin için kendisinden duyup derlediklerimi aşağıda özetliyorum.
GEZGİNCİ KİTAPÇILAR GELECEĞİ TAŞIYOR
Laf kitaptan açılmışken önce ilginç son izlenimlerini konuşuyoruz. Amerika’da rastlamış: ‘The Penguin Book Truck’ isimli kurum bazı eyaletlerde ilgi çeken bir aksiyon başlatmış bir süre önce. Adı geçen kurumun çok takdir ettiğim bizim ‘Penguen Kitapevi’yle uzaktan organik ilişkisi var mı doğrusu pek anlayamıyorum. Kendisi de bilgi sahibi değilmiş zaten; İlgilendiğimi görünce sadece edindiği izlenimleri paylaşıyor benimle…
Neler mi bunlar? Şöyle bir düşünün önce: Özel tasarlanmış onlarca ‘motorize kitapçı’ seçilmiş birkaç eyalette dolaşıp kitap satıyor. ‘Mobile Bookstore’ bunun oradaki bir diğer adı. Türkçesi seyyar (gezginci) kitap mağazası demek. Üstelik sıra dışı bu konargöçer bu kitapçılar epeyce marifetli.
Ne var ki, Amerika’da her eyalet bu tür aksiyonlara izin vermiyormuş. Şimdilik güney eyaletlerinde dolaşıp büyük ilgi uyandırmışlar. Önceden planlanmış noktalarda gidiliyor; özel tasarlanmış raf ve teşhir üniteleriyle anında bir kitap mağazası haline geliyorlarmış.
Hava koşullarına göre her türden önleme sahip ‘kitapçı kamyonları’ tek tip, fakat çok albeniliymiş. Güzel havalarda özel ‘cafe’ bölümü meraklı izleyicileri konuk ediyor, kendilerinin oluşturduğu hazır pratik, ucuz menüler eşliğinde kitapları meraklıların incelemesine sunuyorlarmış.
‘Kamyon’ deyip geçmemek lazımmış; sabit bir mağazada rastlanacak ‘kasa düzeni’, ‘paketleme standı’ ve müşterileri rahat ettirecek ‘oturma grupları’ da varmış.
KÜLTÜR HİZMETİNE KATKI
Arkadaşımızın edindiği bilgilere göre önce rotalar belirleniyor, her lokasyonda en az iki gün kalacak şekilde seyahat planları yapılıyormuş. Daha çok ‘banliyö’(suburb) sayılabilecek yerlerde kepenk açan ‘seyyar dükkânlar’ kartlı ödemeyi kabul ediyormuş sadece. Bunun için ‘sadakat programı’ çerçevesinde bir sonraki ziyarette kullanmak üzere müşterilere yüzde 20’lere varan indirimler yapılmaktaymış.
Bunların tüketici ağzındaki diğer adı ‘Mobile Bookshop’mış. Büyüğü de varmış küçüğü de… Hepsi orijinal tasarımlarlara, dikkat çeken özelliklere sahipmiş. Her yaşa hitap edebilen, onları mutlu anların içine çeken kültür kervanlarıymış bunlar.
Zincir şeklinde olmayanlar da varmış. Kaliforniya’da bir marina içinde mütevazı bir girişimcinin eski kitaplar satan tur teknesini ziyaret etmiş değerli dostum bir ara. Söz konusu tekne korsan gemisine dönüştürülüp içinde binlerce kitap satılıyormuş. (Bu aykırılığın sohbetimize biraz mizah rengi kattığını da söylemeliyim.)
Bizim tekerlekli kitapçılardaki çeşitlere gelince: Bu amaçla önceden araştırma yapıp ilgili belde halkının ilgi duyduğu kitaplar bir koleksiyon gibi takdim ediliyormuş. İşin ilginç tarafı uygulamadaki eyaletlerde çok satan kitapların roman türü olduğu görülüyormuş. Arkadaşımın izlenimlerine göre adı geçen kitap firması roman türündeki satışlarla ünlenmiş bir markaymış zaten.
Merak ediyorum ve soruyorum; “Amerika gibi bir yerde artık güncel kültür haline gelen elektronik uygulamalara rağmen böylesi bir sıra dişiliğin ilgi görmesini neye bağlamak lazım?” Açıklıyor hemen: Ona göre kitap biraz da mürekkep kokusuyla satılıyormuş orada. Tıpkı günlük gazeteler gibi. Sonuçta Amerikalı rahatma düşkün… Ama meraklı, yemliğe açık ve her fırsatta okuyor.
SEN ONLARIN AYAĞINA GİDECEKSİN!
Ve laf dönüyor dolaşıyor benim can alıcı soruma geliyor: “Bu iş Türkiye’de tutar mı?” Yanıt: “Evet ciddi yapılırsa tutar. Hani o köy kasaba dolaşan eski usul ‘çerçi’ mantığıyla yapılırsa bu iş unut gitsin.” Değerli dostum böyle söylüyor ama içimde bir şüphe var yine de. Bizim millet pek kitap okumaz çünkü.
Aldığım yanıt ilginç: “Sen istatistiklere bakma, onların ayağına gideceksin. Yeter ki kurumsallık anlayışı içinde ciddi bir organizasyon içinde yapılsın bu iş.”
Şu sözünü de unutmayacağım: “Sen körler diyarında ayna satmıyorsun ki kardeşim! Türk milleti kör değildir teşvik edersen okumayı sevebilir. Faydayı da iyi değerlendirir. Üstelik okumaya susamış köylü, kasabalı, bir hayli insan var Anadolu’da. Yerine göre kitaba para harcamasını bilen birileri. Yalnız kırsal kesim ve küçük kentler mi? Bir düşün; Antalya’nın ‘Konyaaltı Plajı’nda bile kitap satabilirsin. Bu işi kotarabilecek yenilikçi kafaya sahipsen tabii. Yabancı kitaplar örneğin. Bir de makul indirim yapabilirsen turist bile müşterin olur.”
Devam ediyor: “istersen özgür ol, çık Toroslar’ın tepesindeki köye kasabaya. Orada bile kitabı bekleyen kimi insanların olduğunu göreceksin. Çocuklara cetvel kalem defter de hediyesi. Doğu, güney, kuzey de böyle… Kitap bana göre barış ve istikrar demektir. Evet, kitap ülkemizde fazla satılmıyor; vatandaş kitap almak için para ayırmaz ama sen ayağına gidip saygı gösterirsen teşvik etmiş olursun onları. Belediyeler, hatta sponsor kurumlar da ciddi indirimler için yanında olur senin.”
KİTAP SATMAK KUTSAL BİR İŞ
Kısaca bana söylenenler böyle. Nereden nereye… Sağlık marketi sohbetimiz birden buraya kadar geldi. Ben değerli dostumun sözlerine güvenirim. Hem kafası geleceğe çalışır hem de ilginç işleri planlamakta ustadır. Türkiye’nin bölge bölge ilgi haritasını çıkarıp kitaplarla yola koyulmak özgürlük dolu bir girişim ona göre. Üstelik görünür riski de yok. insanların ayağına ‘Ay’ı ‘Güneş’i götürmek kadar kutsal bir iş…
Bence de şu sıralar okumaya, aydınlanmaya ve iletişime ihtiyacımız var. Sanat ve duygu dünyamızın parlatılmasına da… Kitap satmak gerçekten tüm girişimlerin içinde en kutsal olanı.
Haftanın önerisini ünlü romancı; John Steinbeck’in sözleriyle tamamlıyorum: “Kitap bir toplumun gelişmesini ölçmekte önemli araçtır. Özgürlük ve uygarlık bir toplumda ancak kitap sevgisinin boyutu kadardır. Kitabı sevdirecek yöntemleri bulup çıkaranlar ise insanlık idealine hizmet etmiş olurlar.”
Nur Demirok / Para
Seyyar kitap cafe işi benim aklımda olan bir şeydi burada okuyunca çok şaşırdım. Bu işi yapmayı planlıyorum açıkçası bakalım kısmet. Nasıl olacak bilmiyorum ama yaparsam haber vereceğim. 😀