Üç basamaklı sosyal güvenlik sistemi
Çalışanların kazandığı en önemli haklardan birisi olan sosyal güvenlik, zamanın ruhuna uygun olarak yenileniyor ve gelişiyor. Halen tüm dünyada sosyal güvenlik üç ayaklı bir sistem olarak çalışıyor…
SOSYAL güvenlik, Uluslararası Çalışma Teşkilatı’nca (ILO) tarafından “Halkın hastalık, işsizlik, yaşlılık ve ölüm sebebiyle, geçici veya sürekli olarak kazançtan mahrum kalması durumunda düşeceği, ekonomik ve sosyal sıkıntılara karşı, bir dizi kamusal önlem yoluyla sağladığı koruma, sağlık hizmetleri ve çocuklu aileler için çocuk yardımlarıdır’” diye tarif ediliyor. Başlangıçta çalışanların kendilerini iş kazalarına ve çalışamama olasılığına karşı yardımlaşma sandıkları ile korumaya çalıştıkları sosyal güvenlik sistemleri daha sonra devletlerin devreye girmesiyle en güçlü dönemlerini yaşadılar. Halihazırda dünyadaki uygulamalara bakıldığında bazı ülkelerde sadece zorunlu sosyal güvenlik sistemleri uygulanmakta iken, bazı ülkelerde kamu sosyal güvenlik sistemlerine ilaveten işveren bazlı ikinci basamak ve gönüllü bireysel emeklilik sistemlerinin birlikte veya ayrı ayrı uygulandıkları izleniyor. Bu üç sistemin özelliklerini şöyle özetlemek mümkün…
ZORUNLU KAMU SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİ
Sanayi Devrimi’nin ardından kamu zorunlu sosyal güvenlik sistemleri 1970’li yıllara kadar gelişimini sürdürdü. Sosyal güvenlik kavramı anayasal bir hak olarak anayasaya girdi. Denilebilir ki, kamu zorunlu sosyal güvenlik sistemleri hem eriştikleri kitleler bakımından, hem de sağladıkları hizmetler bakımından halen tarihi işler başarıyor. Ancak, 1973’te yaşanan petrol krizinin ardından yükselen enflasyon dünya ekonomilerini durgunluğa iterken, işsizlik II. Dünya Savaşı’ndan sonraki en yüksek seviyesine ulaştı. Zorunlu kamu sosyal güvenlik sistemleri ilk defa bu dönemde sorgulandı. Dünya Bankası’nm yaptığı araştırmalar kamu zorunlu sosyal güvenlik sistemlerinin giderek sıkıntıya girebileceğine dair bulgular gösteriyordu.
Ülkeler bazında nedenler değişik olsa da ana başlıklar şöyle toparlanabilir: Sosyal güvenlik kurumlarının kaynakları doğru kullanılmıyor, yükselen enflasyon kaynakları eritiyor, politikacılar oy uğruna erken emeklilik uygulamalarına zemin hazırlıyor ama en önemlisi zorunlu kamu sosyal güvenlik sistemlerinin aktüeryal hesaplamaları şaşıyor. Bunun nedeni de uzayan yaşam süresi, zorunlu kamu sosyal güvenlik sistemleri üzerinde ciddi bir yük oluşturuyor. Aktif/pasif dengesi bozuluyor, çalışan başına düşen emekli sayısı artıyor. Ya da tam tersi bir ifade ile emekli başına düşen çalışan sayısı giderek azalıyor.
Dünya Bankası 1990’lardan itibaren ülkeleri uyarmaya, raporlar sunmaya başladı. Sıkıntılara çözüm, zorunlu kamu sosyal güvenlik sistemlerinin reformu ve bireysel emeklilik sistemlerini geliştirme önerişiydi. Zorunlu kamu sosyal güvenlik sistemlerinin reformu adına emeklilik yaşının yükseltilmesi ilk önlem olarak ele alınırken, zorunlu sosyal güvenlik sistemlerinin tamamlayıcısı veya alternatifi olarak da bireysel emeklilik sistemleri üzerinde çalışılıyordu.
İŞVEREN BAZLI ÖZEL EMEKLİLİK
Bazı ülkelerde zorunlu, bazı ülkelerde gönüllük esasına dayalı olan işveren bazlı özel emeklilik sistemi, çalışanlar adına hem çalışanın hem de işverenin katkıda bulunabildiği sistemler olarak karşımıza çıkıyor. İşveren bazlı özel emeklilik sisteminde fayda esaslı ve katkı esaslı uygulamalar var. Fayda esaslı uygulamalar daha çok sigorta anlayışına yakın görünüyor. Yani, katılımcının sisteme yaptığı katkıdan bağımsız olarak, asgari bir emekli aylığı taahhüt ediliyor. Katkı esaslı uygulamalar ise katkı payının biriktirilmesi ve işletilmesi esasına dayalı. Asgari bir emekli aylığı taahhüdü olmadığı gibi, katılımcıların sisteme yatırdığı katkı paylarının miktarı, emeklilikte alacakları birikim veya maaş miktarını belirliyor.
Bizdeki otomatik katılım sistemi katkı esaslı uygulama olup, işveren katkısı yok. Onun yerine çalışanların sisteme yatırdıkları katkı payının yüzde 25’i kadar devlet katkısı uygulaması var.
GÖNÜLLÜLÜK ESASLI BİREYSEL EMEKLİLİK
Katılımcıların sisteme gönüllü olarak dahil olduğu bireysel emeklilik sisteminde katkı esaslı uygulamalar söz konusudur.
Devlet, bazen vergi indirimleriyle, bazen de doğrudan teşviklerle sistemi destekler. Sisteme giren katılımcı kendisine önerilen fonlardan tercihte bulunur. Katkı paylan katılımcının tercih ettiği fonlarda değerlendirilir.
Ülkemizde uygulanan üç basamaklı sosyal güvenlik sisteminin birbiriyle ilişkisi aşağıdaki başlıklar altında incelenebilir:
– Zorunlu kamu sosyal güvenlik sisteminde sadece çalışanlar sisteme prim ödeyebiliyor. Otomatik katılım sisteminde de sadece çalışanlar katkı payı ödeyebilirken, gönüllü bireysel emeklilikte reşit olan ve TC vatandaşı olan herkes sisteme katkı payı ödeyebilir.
– Zorunlu kamu sosyal güvenlik sisteminde tek bir havuza prim ödenir ve o havuzdan yardım ve emekli aylığı alınır.
Sistemdeh faydalanma noktasında ise hiç prim ödemeyenler bile sosyal güvenlik sisteminden faydalanabilir. OKS ve BES’te ise katılımcıların kendisine özel portföyü vardır. Bütün katılımcıların hesapları ayrıdır, katılımcılar portföyünü istediği gibi değerlendirmekte serbesttir.
– Kamu sosyal güvenlik sisteminde, sistemin işletilmesi kamunun inisiyatifinde iken, OKS ve BES’te özel şirketler sistemi işletiyor.
– Zorunlu kamu sosyal güvenlik sistemleri, sigorta mantığı ile çalışırken, OKS ve BES’te yatırım mantığı ile çalışıyor. Yani BES’e giren katılımcı, herhangi bir riskini sigorta ile güvence altına almıyor, sistem düzenli tasarruf ve yatırım yapma olanağı sağlıyor.
Bireysel emeklilik sistemi uzun vadeli bir yatırım.
Bu nedenle sistemden ayrılmanın caydırıcı unsuru giriş aidatı ve giderlerdir. Eğer sistemdeki birikime hemen ihtiyacınız yok ise ara verme hakkınızı kullanarak sistemde beş yılı tamamlamanız lehinize olabilir. Bu durumda sistemden ayrılmak istediğinizde ertelenmiş giriş aidatı ödemezsiniz. Ancak bu kez de birikiminizden ‘ara verme kesintisi’ alınabilir.
ZEYNEP CANDAN AKTAŞ