Uzay turizmi uzaya sehayat
İçeriğe Ait Başlıklar
Uzayda söz sahibi olmak uluslararası bir rekabet haline geldi…
BU HAFTA sizin için sıradan bir gün olabilir ama Yusaku Maezawa için değil. Forbes’a göre Japonya’nın en zengin 30’uncu kişisi olan Maezawa, 2009’da Cirque du Soleil’in kurucularından Kanadalı Guy Laliberte’den sonra Uluslararası Uzay Istasyonu’na (UUÎ) giderek uzay seyahati gerçekleştirecek ikinci sivil olacak. Asistanıyla birlikte UUÎ’de 12 gün geçirecek olan Maezavva (45), Soyuz MS-20 uzay aracıyla Rus kozmonot Alexander Misurkin ile birlikte uzayın yolunu tutacak ve burada geçirdiği günleri YouTube kanalından yayınlayacak.
Uzaya yolculuk, son yıllarda insanoğlunun uzayı keşfetmek için teknolojik olarak daha yakınlaştığı bir kavram oldu. Virgin Galactic’in kurucusu Richard Branson, temmuzda uzaya seyahat ederek hem kendi hayalini gerçekleştirdi hem de sivillere birkaç dakikalığına yer çekimsiz ortamı tatma şansı veren “uzaya turlarını” başlattı.
Peki, ama uzaya seyahatten ne anlamamız gerek? Atmosferden ne kadar yükseklikteyken uzayda olmuş oluyoruz? Özellikle Virgin Atlantic’in 2022’den itibaren gerçekleşecek seyahatler için bilet satışlarından sonra uzay turizminin başladığını söyleyebilir miyiz? Bu soruları iki uzmana sorduk.
İstanbul Üniversitesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü’nden Fuat Korhan Yelkenci, uzaya seyahatin koşullarını şöyle anlatıyor: “Yerden 100 km yukarısı atmosferin seyrekleştiği ve uzay sınırı olarak kabul ettiğimiz yüksekliktir. Dolayısıyla 100 km’nin yukarısına çıkmak uzaya çıkmak anlamına gelir, örnek olarak UUİ yerden 400 km yükseklikte, Hubble Uzay Teleskobu (HST) 547 km yükseklikte yer alır. Uzay turizmi ile öncelikle atmosfer sınırına ulaşılan yolculukları düşünebiliriz. Tabii ki gelecek denemelerde atmosfer dışına daha sık çıkıldığım da duyacağız. Uzay turizmi tüm atmosfer dışı yolculukları kapsayabilir. Turist olarak Ay’a gitmek ve oradan dünyayı görmek istersek 384.000 km’lik yolu aşmamız ve hatta geri dönmemiz gerekir. Virgin Galactic (90 km) ve Blue Origin (106 km), yörüngeye oturmadan sadece gidip gelme şeklinde görevler ile turizmi gerçekleştirdi.”
UZAYDA GEÇEN SÜRE
TÜBİTAK Uzay’da Göktürk-2, Rasat ve İMECE uydularında görev alan, 3,5 yıldır ise Almanya’da Avrupa’nın büyük uydu şirketlerinin birinde, Avrupa Uzay Ajansı’nm (ESA) gelecekteki uyduları için fizibilite çalışmaları yapan ‘uydu tasarımı ile görev ve yörünge analizi’ uzmanı Dr. Egemen Imre ise yakın gelecekte Ay’a ve UUl’ye seyahatlerin olası, ancak Mars’a seyahatlerin zor olduğunu söylüyor: “Yukarı bir top attığınızı düşünün, yeterince kuvvetli atarsanız 80-100 km civarı bir irtifa olarak sayılan uzay sınırını geçebilirsiniz ve o civarda belki 5 ya da 15 dakika, belki biraz daha uzun bir süre geçirebilirsiniz. Ancak bu topu yörüngeye yerleştirmek ve orada kalmasını sağlamak çok daha zor bir iş, çünkü çok daha büyük bir hız ve daha büyük roket sistemleri gerekiyor. Bu nedenle eğer uzayda kısa bir süre geçirdiğimiz bir deneyime uzay turizmi diyeceksek bunun biraz olsun kitleselleşme olasılığı olduğunu düşünüyorum.”
Egemen îmre, ikinci alternatifi “UUÎ gibi bir yerde birkaç gün geçirmek” şeklinde değerlendiriyor. Bunun çok daha zor ve pahalı bir iş olduğunu belirten îmre, şunları söylüyor: “özel olarak seçilmiş astronotlar yerine parasını bastıran herkesin gittiği bir uzay deneyimi için bence henüz biraz erken. Ama önümüzdeki 10 yıllık süreçte UUI’nin ticarileşmesi nedeniyle çok zenginlerin birkaç milyon dolar karşılığı gittiğini görmek çok şaşırtıcı olmaz. Ay ve Mars ise şu anda iyi eğitimli ve seçilmiş astronotlar için bile zor. Ancak kendine ‘zengin’ diyenler için belki 10-20 yıllık perspektifte Ay yörüngesinde bir hafta geçirmek, olası bir deneyim haline gelebilir.”
KİM İLK OLACAK?
Uzay turizmini ilk kez gerçekleştirmek ve devamını getirmek konusunda yoğun bir rekabet var. Virgin Galactic, ilk olma hedefini Jeff Bezos’un Blue Origin’inden dokuz gün önce gerçekleştirdi. Şimdi merak ettiğimiz konu, bu seyahatlerin ne zaman kitlesel olabileceği yönünde. Yelkenci’nin bu konuyla ilgili yorumu şöyle: “Kitlesel olabilmesi için önümüzde yıllar var. Uzaya yapılacak her türlü görev oldukça riskli ve maliyetli. Dolayısıyla öncelikle bu konudaki başarınızı ispat etmeniz gerek. Bunun en güzel örneği SpaceX. 1981 yılında görevlerine başlayan uzay mekikleri, 2011’de emekliye ayrılınca NASA astronotlarını 2011-2020 yılları arasında 80-90 milyon dolar karşılığında Rusya kendi roketleri ile uzaya çıkarıyordu. Dokuz yıl boyunca ABD’nin kendi aracı yoktu. Bu dokuz yılda NASA’nın desteklediği özel şirketler sayesinde ABD kendi astronotlarım kendi ülkesinden gönderebilir oldu. Bunların başında SpaceX geliyor. Elon Musk’ın şirketi SpaceX, NASA astronotlarım yörüngeye ve UUÎ’ye götürmeyi başardı ve bunu sürekli yapabiliyor olması bu konudaki yetkinliğinin ispatı oldu.”
UYDU SORUNU
Uzay, henüz keşfetmeden problemlerini beraberinde getiriyor. Çünkü uzay hukukundan bahsedemiyoruz. Fuat Korhan Yelkenci, uzay keşiflerini ilk yapan şirketlerin söz sahibi olma peşinde olduğunu belirterek buna örnek olarak Elon Musk’ın Starlink’ilerini gösteriyor: “Elon Musk, şirketi SpaceX ile dünyadaki her yere internet götürmek için Starlink uyduları fırlatıyor. Neredeyse hiç bir ülkeden izin almadan ve neredeyse hiç kimseye danışmadan. Starlinkler onbinlercesiyle yörüngede bir ağ oluşturarak dünyanın her yerine internet sağlayacak ancak bu da pek çok başka sorunu getiriyor. Onbinlercesinden biri bile bozulsa pek çok çarpışan uydu pek çok uzay çöpü oluşturacak. Bu gibi konular hala tartışılıyor.”
Egemen îmre ise uzayı keşfederken ağırlıklı yükün uydular üzerinde olacağı değerlendirmesini yaparak şunları söylüyor: “İnsanları uzayda bekleyen geleceğin büyük bir kısmında, insanlar yer almıyor aslında. Şu an kullanılan uydular, diğer gezegenlere gönderilen uzay araçları ve hatta uzun vadede yaygınlaştırılması düşünülen uzay madenciliği gibi alanlarda kullanılıyor. İnsansız uydular gitgide daha çok sayıda ve daha otonom bir şekilde görev yapacak. Bu anlamda, uzayın keşfinin yükünü çekecek.”
Uzay aracımız 2023’e hazır
Türkiye; savunma, havacılık ve uzay alanlarında atak yapan ülkeler arasında yer alıyor. Son olarak Türk Havacılık-Uzay Sanayii Genel Müdürü Temel Kotil, 2020 teknolojisiyle üretilen, F-22 ile F-35 arasında bir klasmanda yer alacak Milli Muharip Uçağı’nın 2022’de hangardan çıkarılacağını, en kısa zamanda kara ve hava testlerinin tamamlanarak 2028’de seri üretime geçeceğini açıkladı.
Kotil’in verdiği haberin ardından TÜBİTAK Uzay Teknolojileri Araştırma Enstitüsü [UZAY] Müdürü Doç. Dr. Mesut Gökten’den de uzayla ilgili çalışmalarımızla ilgili 2023 yılını işaret eden bir açıklama geldi. TRT Haber’e konuşan Gökten, “Önce Ay üzerinde hareket eden bir araç, sonrasında insanlı bir aracı oraya yollamak gibi düşüncelerimiz var.
Ama öncesinde oraya gitmek, Ay’ın yörüngesine girmek, bir uydu işletmek istiyoruz. Yörünge operasyonları yapabilmek ve orada haberleşme sağlayabilme niyetindeyiz. Tüm bunlar aslında gelecek için ön hazırlıklar. Projenin ilk aşamasında sert iniş hedefledik bu nedenle.
Önce Ay’ın yörüngesine gireceğiz. Tahminen üç ay boyunca o uyduyu işletecek, Ay yüzeyinden ve çevreden görüntüler alacağız. Nereye çarpacağımızı kendi kameralarımızla belirleyip sonrasında o bölgeye ineceğiz” diye konuştu.
Bu tür projelerde genelde birden fazla prototiplerin olduğunu ancak Türkiye’nin Ay projesinde takvimin çok kısa olduğuna vurgu yapan Doç. Dr. Gökten, “Bu nedenle direkt uçuş modelini üreteceğiz. Ardından testlerini tamamlayacak ve o aracı uzaya göndereceğiz. Bu aracı kamuoyu ilk kez 2023 yılı başında görecek. Uzay macerasına başladığımız zaman küçük uydularla başladık… Sonra TÜRKSAT-6A dedik. Bir yandan Ay çalışmalarımız devam ediyor” şeklinde konuştu.
Uzaya gidecek uçuş modelinin de üretimleri ve entegrasyonlarının bu ay tamamlanmasının beklendiğini belirten Doç. Dr. Mesut Gökten, Türkiye’nin ilk yerli haberleşme uydusu olacak TÜRKSAT-6A projesinin önemine de işaret ediyor. Gökten, SpaceX tarafından fırlatılacak uyduyla ilgili olarak, “Yeni bir yörünge ve yeni bir kullanım alanı anlamına geliyor bu proje bizim için. Ve hatta yeni müşteriler… Daha önce yaptığımız uydular, 100 ila 400 kilogram aralığında olan ve düşük yörüngelerde hizmet veren görüntü uydularıydı. Ayrıca ömürleri de üç-beş yıl arasında değişiyordu.
TURKSAT-6A ile bunların çok daha ötesinde bir iş yapıyoruz. Üzerinde çalıştığımız uydu dört tondan daha ağır. Diğerleri gibi 700 kilometrede değil, yaklaşık 36 bin kilometre uzaklıkta hizmete girecek. En az 15 yıl hizmet vermesini bekliyoruz. Tüm bunları alt alta koyduğunuz zaman TÜRKSAT-6A kapsamında atılan her adımın aslında Türk mühendisliğinin bugünü ve geleceği için ne kadar önemli olduğunu net bir şekilde görüyoruz.”
Türkiye Uzay Ajansı (TUA) Başkanı Serdar Hüseyin Yıldırım, TÜBİTAK UZAY.TUSAŞ ve ASELSAN iş birliğiyle yürütülen TÜRKSAT-6A uydusunun 2023’ün ortasında fırlatılacağını duyurmuştu. 15 yıl hizmette kalacak olan TÜRKSAT-6A uydusu, Türkiye’nin yanısıra Avrupa, Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Asya kıtasının büyük bir bölümündeki son kullanıcılara hizmet edecek.
Uzayda uluslararası rekabet
İstanbul Üniversitesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü’nden Fuat Korhan Yelkenci: “Gelecekte uzay turizminin yanında uzay madenciliği de olacak. Ay üzerinde, çeşitli astroid ve kuyrukluyıldızlar üzerinden elde edilmesi planlanan kaynakların büyük ekonomik kazançlar sağlayacağı düşünülüyor ve pek çok şirket uzay madenciliği için gerekli adımları şimdiden atmaya başladı.”
İstanbul Üniversitesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü’nden Fuat Korhan Yelkenci, “Çin bağımsız olarak kendi yörünge istasyonunu kuruyor. Ay ve Mars’a çeşitli araçlar gönderiyor. ABD bu konuda oldukça tedirgin olmakla birlikte pek çok projesini hızlandırdı” derken, uydu tasarımı ile görev ve yörünge analizi uzmanı Egemen İmre, “Uzay turizmi toplam uzay endüstrisinin çok küçük bir kısmı. İnsanlı uçuş alanında Rusya 2024’te UUİ işbirliğini sonlandırmayı düşündüğünü ve kendi istasyon planlarına odaklanacağını açıkladı. Çin ise geçtiğimiz aylarda kendi insanlı uzay istasyonunu devreye aldı. Fırlatma alanında ABD dışında Avrupa, Çin ve Rusya’dan hem yarı devlet hem de daha girişimci birçok şirket son on yılda piyasadan pay kapmaya çalışıyor. SpaceX’in Starlink’ine de Avrupa’dan rakipler çıkmaya başladı. Bu anlamda, SpaceX fırlatıcı piyasasını kasıp kavursa da uzay endüstrisi hala yoğun bir rekabet ile çalışıyor; dahası, milli güvenlik ve stratejik hedefler de saf bir serbest piyasa oluşmasını engelliyor” yorumunda bulunuyor.
Ay koloni için çok maliyetli, Mars çok riskli
Uydu tasarımı ile görev ve yörünge analizi uzmanı Egemen İmre: “Uzay yolculuğundan kastımız Dünya yörüngesi ya da Ay’a gidip gelmek ise yeterli teknolojimiz var, eksikler de şu anda geliştiriliyor. Ancak bunu uçaklar gibi güvenilir ve ucuz hale getirmek ve daha az eğitimli ve seçme astronotlar yerine herkesin gidebileceği bir hale getirmek için çok daha fazla deneyim kazanmamız gerek.”
Uydu tasarımı ile görev ve yörünge analizi uzmanı Egemen İmre, ABD’nin 2024’te Ay’a iniş misyonunu gerçekleştirerek bir sonraki misyonu olan Ay civarında bir istasyon kurulması hedefine bir adım daha yaklaşmasının beklendiğini belirterek, şöyle konuşuyor: “Ancak Ay ve hatta Mars’ta kalıcı bir koloni kurulması hala kolay değil. Ay’a ikmal yapmak görece kolay da olsa maliyetler çok yüksek, oradaki malzemeleri azami şekilde kullanmayı öğrenmemiz gerek. Mars ise iki-üç yılda bir gerçekleşen fırlatma imkanı ve yedi-sekiz aylık yolculuk süresiyle kalıcı bir görev için çok zor ve çok riskli. Belki çocuklarımız orada kalıcı bir üs kurulduğunu görebilir. Bununla birlikte, bunların çok zor koşullarda bir yaşam olacağını ve Dünya’ya bir alternatif oluşturamayacağını söylemek gerekiyor.”
Sürdürülebilir ticari sistemi hangisi oluşturacak?
Elon Musk-Jeff Bezos-Richard Branson liderliğindeki girişimler, uzay ticaretinde ön sırada yer almak için şimdiden mücadele ediyor. Egemen İmre, asıl önemli olanın sürdürülebilir bir ticari sistemi kimin önce kuracağı ve bu uğurda ne kadar masrafı göze aldıklarıyla ilgili olduğuna işaret ederek, “Teknolojik gelişmeler çok etkileyici, ama ‘zamanının ötesinde’ teknolojik gelişmeler ciddi bir finansal risk demek ve bu işin ne kadarlık bir piyasasının olacağını yani ne kadar karlı olacağını da doğrusu kimse bilmiyor. İşin magazin kısmı göz önünde olsa da, rekabetin ciddi kısmının NASA ve ABD ulusal görevlerinin kontratlarını almak için olduğunu da unutmamak gerek.
Şirketler birçok ana teknolojiyi kendileri geliştiriyor; ancak fırlatma sistemleri ve uydular son derece karmaşık sistemler, o nedenle her bir şirketin arkasında dev bir tedarikçi ağı olduğunu söylemek mümkün. Örneğin SpaceX bir roket motoru geliştirse de valflerden kontrol kartlarına tüm ekipmanları kendilerinin geliştirmediği açık.
Önemli olan ‘y/ere inebilen roket 1. kademesi’ ya da ‘yüzlerce uyduyu üreten bir üretim bandı kurma’ gibi öncü fikirleri gerçekleştirmek” şeklinde konuşuyor.
ŞULE GÜNER