Pazarlama Reklam

Uzun Yaşam Marketi

Yaşlı nüfus tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de hızla artıyor. Ülkemizde konutların yaklaşık yüzde 22’sinde en az bir yaşlı bulunuyor. Bu rakamlar yeni bir pazara işaret ediyor…

Uzun Yaşam Marketi

BAŞLIKTAKİ ifadeyi genelde global pazar için özelde ise alışveriş mekanları anlamında kullandım. Gerçekten de batı dünyasında yeni bir trend var: Yaşlı nüfusa özel ürünler imal ediliyor, onlara hitap eden ürünleri satan perakendeciler ortaya çıkıyor. Buna bir bakıma yeni nesil pazarlama anlayışında ‘anti-aging pazarı’ diyebiliriz. Nedir bu anti-aging? En basit anlamıyla ‘yaşlanmaya karşı sağlıklı yaşam’ demek.

Çok değil, bundan 100 yıl önce 40 yaşına gelen insanlar yaşlı sayılıyordu. Çoğu da 50 yaş civarında bu dünyadan göçüp gidiyordu. Bugün 50 yaş ikinci baharın başlangıcı, insan ömrü ortalamada şimdiden 80’leri geçti. ‘Z Kuşağı’ 100 yaşma kadar yaşayabilecek.

Uzun Yaşam Marketi

DOĞURGANLIK AZALIYOR

Bu değerlendirme her ülke için geçerli değil elbette. Afrika gibi açlık sınırında yaşayan insanların bulunduğu coğrafyada bulaşıcı hastalıklar nedeniyle insan ömrü kısalırken, 1940’lardan sonra antibiyotiklerin bulunuşuyla çoğu ülkede insan ömrü uzuyor. Yaşam süresinin uzaması insanlık adına önemli bir gelişme. Yine de bazı problemler yok değil. En başta yaşlılığın bir hastalık olup olmadığı tartışılıyor. Dahası, işgücü niteliğini kaybeden yaşlıların artması önemli bir kitlenin aktif üretimden çekilmesi demek.

Bu durum tüm dünyada bir problem. İşin ilginç tarafı gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde 0-15 yaş grubunda dikkat çekici bir düşüş var. Doğurganlığın azalmasına karşın yaşlı nüfus dramatik şekilde artıyor.

Olaya daha geniş perspektiften bakınca faal olmayan yaşlı nüfusun 2050 yılında toplam popülâsyonun yüzde 20’sini geçeceği tahmin ediliyor. Aynı zaman diliminde Türkiye’de de benzer durum söz konusu. Gelişmeyi Türkiye özelinde ele aldığımız zaman şunu görüyoruz: TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) verilerine göre, ortalama yaş düzeyinin hızla yukarı çıktığı artık reddedilmez bir gerçek.

Uzunca bir süre 65 yaş üstü nüfus bizde yüzde 5’leri aşamazken bugün yüzde 8’lerin üzerinde. 2050 yılında ise bu oran yüzde 18’leri bulacak.

ORTANCA YAŞA DİKKAT!

Nüfusun yaşlanmasıyla ilgili göstergelerden biri olan ‘ortanca yaş düzeyi’ dünyada giderek yükseliyor. En başta 46 yaşla Japonya ve Almanya var. Gelişmiş ülkelerde bu rakam daima 40’ların üzerinde. Çarpın bunu 2 ile… İşte size ortalama ömür değeri. Kısacası refah ve gelişmişlik arttıkça yaşlı nüfus da artıyor.

Türkiye için yatırımcı ve girişimcilere rehber olacak birkaç sonuç daha var: Bugün evlerin yaklaşık yüzde 22’sinde en az bir yaşlı bulunuyor. Sadece yaşlı fertlerden oluşan hane halkının yüzde 60’ı tek kişilik evde yaşıyor. Tek başına yaşayan yaşlı nüfusun yüzde 77’si ise kadınlar.

Yaşlılık hastalıkları azalıyor ama hala yaygın. Örneğin yaşlı kadın nüfusun obezite oranı erkeklere göre hayli yüksek; yüzde 35’ler civarında. Erkek yaşlılarda bu oran şimdilik yüzde 16.

Yakın bir gelecekte 10 milyarı bulacak dünya nüfusu içinde bu gelişmenin şu sonucu doğuracağı düşünülüyor: Huzur evleri, yaşlı bakım üniteleri başlı başına bir sektör haline dönüşecek. Tıpkı sağlık kurumlan gibi yeni bir ticari örgütlenme doğacak. Bu gelişme yaşlılık sektörünün endüstrileşmesi demek.

İlaç ve tıbbi gereçler sektöründe de ciddi bir ayrışma söz konusu. Sadece yaşlıları hedef alan araştırma geliştirme laboratuvarları, yaşlılık ilaçları imal eden üreticiler ortaya çıkacak.

Asıl gelişme ise gıda endüstrisinde görülecek. ‘Anti-aging’ temelli besinler üretilip yaşlılara özel etiketlerle pazara sürülecek. Yaşlılar için alt markalar ve yeni ürünler geliştirilecek.

Yaşlılık sahasına girmeye isteksiz sigorta sektöründe de yeni enstrümanların ortaya çıktığını göreceğiz. Ortalama yaş gerçeğini dikkate alan sigortacılar yeni türevler icat edecek. En başta kimsesiz yaşlılara huzur evi sigortası rutin hale gelecek. Daha şimdiden kimi ülkelerde ‘defin hizmetleri sigortası’ gibi akla gelmeyen türlerin oluşmaya başlaması bunun ilk işareti.

Unutulmasın ki yaşlılık sürecini uzatan unsurlardan biri de bireyin psikolojik algısı. Yaşlılık terapisinde fiziksel olarak genç görünmek önemli. Bu amaçla estetik cerrahlara da iş düşüyor. 60-70 yaşma giren bir insanın estetik-rekonstrüktif cerrahi tekniklerle bugün 40’lı yaşlarda görünmesini sağlamak mümkün. Bu süreç insanın yaşam sürecini pozitif yönde etkileyen bir gelişme.

Dolayısıyla yaşlılık estetiği daha spesifik tıbbi bir dal haline gelecek.

ARILAR BİLİMİN ODAĞINDA

Tekrar gıdaya dönelim: Halen son hızla devam eden yaşamı uzatma araştırmaları içinde dikkat çekenlerin başında arılar ve bal üretimi geliyor, (şu sahtecilikte zirve yapan mısır şurubundan üretilmiş yüz karası yapay balları kastetmiyorum) Araştırmalar şunun üzerine yoğunlaşıyor: İşçi arılar en fazla beş ay yaşıyor. Bu dönem içinde de ortalama 500 kilometre uçuş gerçekleştiriyor ve ölüyorlar. Ama aynı familyadan kraliçe arı öyle değil; en az beş yıl yaşıyor. Özel salgılarla besleniyor. Bu işin bir sırrı olmalı. İşte bu yoğun bir şekilde bu araştırılıyor.

Gerçek ortaya çıktığı zaman raflarda sadece arısütünü değil bir takım doğal arı besinine eşdeğer takviyeli gıda ürünlerini de göreceğiz.

Yaşlanma sürecini hızlandıran en önemli şey ise aşırı stres ve hormon deşarjı. Bunun oluş mekanizması üzerinde de çalışılıyor. Trankilizan türü bağımlılık yapan yapay ilaçlar yerine doğal bazı besinlerin sırları üzerinde duruluyor. Belki onların özütleri doğal katkı maddesi haline getirilmiş şekilleri ortaya çıkacak. Bu araştırmaların içinde stres hormonlarını provoke eden serbest radikallerin önlenmesi de var.

Yine Amerika’da ‘Food and Drug Adminstration’ engelleri aşacak tarzda takviyeli besinler üzerinde çalışıyor. Amaç melatonin, östrojen, testosteron gibi hormonları dengeleyen gıdaların geliştirilmesi. Burada organik yetiştiricilikle elde edilen meyve sebze ve süt gibi ürünler kullanılıyor. Yakında anti-aging etiketli bir seriyi raflarda görebiliriz. Hatta bağımsız yaşlılık ürünleri satan mağazaların kurulması yönünde çalışmalar da var. Ürün sayısının artması, yeni feri; markaların ortaya çıkması bekleniyor.

ENZİM KOKTEYLLERİNE DOĞRU

Tabii, kalp damar sağlığı üzerinde de çalışılıyor. Orijinini bitkilerden alan fitoterapi ürünleri bilimsel yollardan tıpkı kodeks tescilli katkı maddeleri gibi sütlü ürünler, tahıl ürünlerine hatta pastacılık mamullerine girecek yakında. Temel unsur enzimlerin uzun yaşam sürecine yaptığı katkı… En başta da ananas, papaya ve daha birçok meyveden elde edilen özütler izole edilerek kullanılacak. Aynı çalışmalar vitaminler üzerinde de devam ediyor. Kalp ve damar hastalıklarında tehlike yaratan K vitamininin bir başka türevi yaşlılarda kemik kaybını önlemek için geliştirilmiş vaziyette. Yakında gıda takviyesi haline gelmesi an rrieselesi.

Kısacası, yaşlılık çökkünlük olarak değil, zinde bir yaşam biçimi olarak ele alınıyor. Bizim anladığımız manada markette (mağazalarda) yeni reyonlar, raflar göreceğiz. Stantlar açılacak, dükkânlar

kurulacak. Gençlerin ‘body building’ pazarı gibi yaşlılar için de yeni bir segment gelişecek. Batıda ilk örnekleri görülmeye başladı bile…

Önerim, girişimci ve araştırmacıların bu yeni işe yoğunlaşmaları. Sadece gıda üzerinde değil; burada bahsedemediğim çok sayıdaki alanda; turizm, tekstil, ayakkabı, kaplıca, havacılık, kütüphane, basın ve daha birçok yerde…

Geleceğin yatırım fırsatları yalnız bebek, genç ve orta yaşlıları hedef almıyor artık. Yaşlılar da başköşede şimdi. Tabii tüm bunlar ufku görebilme becerisine sahip girişimciler için değerli bir fırsat…

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu