15 Ağustos 1952. İngiltere, tarihinin en büyük felaketlerinden birini yaşıyor. Güneyde Lynmouth’ın Devon kasabasında, o zamana kadar yaşanmamış bir yağmur, sel ve heyelan var. Birkaç saatte 90 milyon ton olduğu tahmin edilen su, kasabanın üzerine boşalıyor. Seller, binlerce ton kaya ve toprağı beraberinde sürüklüyor. Evler, dükkanlar, oteller, köprüler yıkılıyor, 35 kişi yaşamını yitiriyor. Felaket, doğanın bir gazabı olarak görülüyor. Ama herkes aynı kanıda değil. İngiliz bilim adamları, uluslararası meslektaşlarıyla birlikte çalışıyorlar ve bu felaketin Kraliyet Hava Kuvvetleri’nin, suni yağmur deneyi sonucu oluştuğunu tespit ediyorlar. Askeri uçaklar, “Operasyon Kümülüs” projesinin bir parçası olarak bulutları, kimyasal püskürterek faal hale geçirmiş. Bir başka deyişle doğanın işine karışmışlar. Deney, bir felaketle sonuçlanınca da kimseye söylemeyip susmuşlar.
Bilim insanlarının, “Operasyon Büyücü Doktor” diye dalga geçtiği bu deney, Ingiltere’de aylarca değil, yıllarca konuşuldu, tartışıldı. Bugün hala hayatta olan ve deneyi anlatan yapay yağmurlama ekibinin lideri John Hart, yapılanları şöyle anlatıyor: “Su kristalleri yüklü olduğu bilinen kümülüs hulutlarından birinin üzerinde uçtuk. Kuru buzları bulutun üzerine serptik. Sonra da yağmurun yağıp yağmadığını görmek için bulutun altında dolaştık. Yarım saat sonra yağmur başlamıştı. Ama bu kadar yoğun yağacağını tahmin edememiştik.” (Karbondioksitin katı formu olan kuru buzun ısısı, – 78 derecedir. Zaten amaç, da bulutu süper soğuk bir ortam haline getirmektir. Böylece donan suyun hacmi artar ve ağırlaşarak yere yağmur olarak düşer).
“İYİ HAVA” ISMARLIYORLARDI
İngiliz meteoroloji yetkilileri, 1955 yılından önce yapay yağmurlama yöntemine başvurulmadığını kesin bir dille açıklamıştı. Oysa BBC Radio 4, bir detektif gibi çalıştı ve yetkililerin yalan beyanda bulunduğunu ispat etti. Kuru buz ve gerekli diğer kimyasalları, İngiliz kimya şirketi olan ICI (Imperial Chemical Industries) temin etmişti (ICI, 2008’de faaliyetlerini durdurdu ve Hollanda’nın çok uluslu kimya şirketi Ak-zoNobel tarafından satın alındı).
2015 yılında İngiltere’de evlenmek isteyenler, açık hava törenleri için 100 bin sterlin’e “iyi hava” ısmarlıyordu! Bu siparişi yerine getiren şirketler vardı. Yağmur yağması halinde paranın 1.5 katını iade etme taahhüdünde bulunurlardı. Ne kumar.
Yapay yağmurlama yöntemini îngilizler icat etmedi. 1891 yılında Alman asıllı Amerikalı mühendis Louis Gathmann, sıvı karbondioksit püskürterek bulutların sularını salabileceği görüşünü ileri sürdü. Ama o zamanlar uçağın Wright kardeşler tarafından icadına 12 yıl vardı. Uçak icat olur olmaz da bulut tohumlama işinde kullanılamazdı. Sıvı karbondioksiti, top atışıyla bulutlara göndermeyi denediler. Ama tatmin edici bir sonuç alamadılar, ikinci Dünya Savaşı’ndan (1939-1945) sonraki yıllarda da bazı deneyler yapıldı.
YAPAY YAĞMURLAMA
Günümüzde yapay yağmurlama, kuru buzun yanı sıra “tuz” ve “gümüş iodid” ile de yapılıyor. Ama yağmur kontrol edilemediğinden bu yöntemler bazı çevreler tarafından şiddetle eleştiriliyor. Ne var ki karşıtların sayısı, bazı gerçeklerin ışığında giderek azalıyor. Çünkü Birleşmiş Milletler raporlarına göre 2030 yılında dünya nüfusunun yarısı, su bulma açısından riskli bölgelerde yaşıyor olacak. 2016 yılında 56 ülke, yapay yağmurlama yöntemine başvurmuştu.
Kuraklığa karşı iyi bir yöntem gibi gözükse de yapay yağmurlama çevre için zararsız değil. Bulutlara atılan gümüş iodid, yağmurla birlikte aşağı iniyor ve toprağa, suya karışıyor. Bu da insanların ve memeli hayvanların bazı hareketlerinde geçici de olsa aksaklıklara neden oluyor. İnsanların, el becerilerinde kifayetsiz kaldığı görülüyor. 1995’te ABD’nin Kaliforniya eyaletinde ve 2004’te Avustralya’da yapılan araştırmalar, insanların hareket bozukluğunu ve toprakla, bitki örtüsünün olumsuz etkilendiğini ortaya koydu.
Türkiye’de de Meteoroloji Genel Müdürlüğü, yağış ve sıcaklık analiz raporlarını açıkladı. Buna göre mayıs ayında yağışlar, geçen yılın aynı dönemine oranla yüzde 66 oranında azaldı. Marmara ve Karadeniz bölgelerinin büyük bölümü ile Doğu Anadolu’da İğdır ve çevresi hariç, Anadolu’da, “şiddetli kuraklık”, “çok şiddetli kuraklık” ve “olağanüstü kuraklık” görülen bölgeler olduğu uyarısında bulunuldu.
Kuraklık, insanlığın geleceğini tehdit ederken bilim insanları, yeni bir yöntemle ortaya çıktı. Amerikan CNN televizyonunun haberine göre artık “elektrikleme” yöntemiyle de yağmur yağdırıla-bilecek. Son derece temiz bir uygulama, ilk deney, yılda 10 cm yağmur alan Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) yapıldı, insansız bir uçak, bulutlar arasında dolaşıp elektrik sinyalleri yayarak bulutları “suyunu bırakmaya” zorluyor.
Ingiltere’nin Reading Üniversitesi’nden bir grup bilim insanı, bu fikri 2017’de ortaya atmıştı. Uzun tartışmalardan sonra testin, BAE’yi oluşturan yedi emirlikten biri olan Dubai’de yapılması kararlaştırıldı. Amaç, küçük damlacıkları bir araya getirip yağmur olarak yere düşmesini sağlamak. Çünkü çoğu zaman küçük damlalar, yere düşene kadar buharlaşıyor. Yapılacak bir dizi deneyden olumlu sonuçlar alındığında, BAE Ulusal Meteoroloji Merkezi, uygulamayı hayata geçirecek.
KAR BİLE YAĞDIRILABİLECEK
Bu iş için kullanılacak uçaklar oldukça küçük, iki metre kanat genişlikleri var. Donanımlı bir otopilot sistemi, uçağı 40 dakika boyunca uçurabiliyor. Uçakların, ısı, elektrik yükü, nem ve diğer ülçümleri yapacak sensörleri bulunuyor. Fakat pandemi yüzünden çalışmalar aksıyor ya da erteleniyor. Ayrıca uygun hava şartlarının da olması gerek. Şartlar uygun olduğunda kar yağdırmak bile mümkün olacak.
BAE’nin Yağmurlama Bilimi Araştırma Programı’nın direktörü Alya El Mazroui, sadece topraklarının büyük bölümü çöllerle kaplı ülkelerin değil, eskiden normal iklim şartlarına sahip ülkelerin bile yapay yağmurlandırma yöntemleri üzerinde çalıştığını söylüyor. Bu ülkelerin başında ABD ve Çin geliyor. Bu iki ülkenin yaklaşık 5.5 milyon kilometrekarelik bir alanda yağmur sıkıntısı bulunuyor.
BAŞKA YÖNTEMLER DE VAR
Kuraklığa çare olarak gösterilen yapay yağmurlandırmanın (ki yabancılar “cloud seeding” – bulut tohumlama diyor) yanı sıra başka tedbirler de söz konusu, örneğin bir su kütlesinde (doğal göl, yapay göl, baraj gölü olsun), yüzeyde sıcak olan su tabakası, altta daha soğuk olan su tabakasıyla yer değiştirebilir. 20 metreden daha derin göllerde uygulanan bu yöntemle buharlaşma yüzde 15 oranında azaltılabilir. Polistren (köpük) bilya ile veya hafif, suda çözünmeyen, toksik olmayan bir madde ile su yüzeyinin kaplanması ise buharlaşma ile su kaybını yüzde 85’e kadar önler. Gölünün yüzey alanı küçük olan barajlar inşa etmek, baraj gölünün çevresine rüzgar kırıcı olarak ağaçlar dikmek, yeraltı su rezervleri oluşturmak da alınabilecek tedbirlerden bazıları. Pek istenmeyen bir yöntem olsa da kimyasal tedbirlere de başvurulabilir. “Hegzadekanol” veya “oktadekanol” gibi kimyasallar, su yüzeyini çok ince bir tabaka halinde kaplayıp buharlaşma ile su kaybının önüne geçilebilir. Bu yöntemde buharlaşma, yüzde 40’a varan oranda önlenir. Bu çözücüler, uzun bir zaman diliminde buharlaşarak atmosfere karışır. Bu yöntem göl eko-sisteminde herhangi bir olumsuzluk oluşturmaz.