Ekonomi - Borsa - Hisse Senedi

Yatırımlar Tüm Hızıyla Devam Ediyor

OTOYOL İHALELERİ

Büyük otoyol projeleri hızla tamamlanacak. Daha önce ihale tarihi Temmuz olarak açıklanan 154 km uzunluğundaki ve yaklaşık 870 milyon dolar maliyetli Ay-dın-Denizli Otoyolu Projesi’nin ihalesi 15 Ağustos’a ertelendi. Ayrıca 92 km uzunluğundaki ve yaklaşık 650 milyon dolar maliyetli Mersin (Çeşmeli)-Erdemli-Silifke-Taşucu Otoyolu Projesi’nin de ihalesi bir değişiklik olmazsa 14 Ağustos’ta gerçekleştirilecek, b önümüzdeki günlerde tamamlanması beklenen ulaştırma projeleri arasında Gebze-Orhangazi-îzmir (İzmit Körfez Geçişi ve Bağlantı Yolları Dâhil) Otoyolu Projesi de yer alıyor.

6 milyar 893 milyon dolar maliyetli otoyolun, dünyanın en uzun dördüncü asma köprüsü olan Osmangazi Köprüsü dâhil Gebze-Bursa kesimi tamamlanarak trafiğe açıldı. 433 km’lik otoyolun 219 km’sinin yapımı tamamlanmış olup 77 km’si 2018 yılında olmak üzere kalan kesimin 2019 sonunda tamamlanarak trafiğe açılması hedefleniyor.

2019’DA HİZMETE AÇILACAK

Yeni dönemde yapım sürecine odaklanılacak projelerden biri de Kuzey Marmara Otoyolu olacak. 80 km uzunluğundaki ve yaklaşık 1 milyar 198 milyon dolar maliyetli Kuzey Marmara Otoyolu Kına-lı-Odayeri Kesimi Projesi çerçevesinde otoyolun yapım çalışmaları hızla devam ediyor. Projenin 3. Havalimanına hizmet verecek kesimleri havalimanı açılmadan hizmete girdi. Geriye kalan kesimler ise 2019’da tamamlanacak. 170 km uzunluğundaki ve yaklaşık 1 milyar 998 milyon dolar maliyetli Kuzey Marmara Otoyolu Kurtköy-Akyazı Kesimi Projesi otoyolun yapımı hızla devam etmekte olup projenin tamamı 2019’da hizmete açılacak.

Kınalı-Tekirdağ-Çanakkale-Savaştepe Otoyolu Projesi’nin dünyanın en uzun asma köprüsü olacak 1915 Çanakkale Köprüsü dâhil 101 km’lik Malkara-Çanakkale Kesiminin ihalesi 2017’de yapıldı. 1915 Çanakkale Köprüsü dâhil 2 milyar 537 milyon euro yatırım bedeline sahip bu kesimin 2022 yılı içinde tamamlanması bekleniyor. Ankara-Niğde Otoyolu Projesi 334 km’lik projenin tutarı 1 milyar 32 milyon euro. Yap-Işlet-Devret yöntemiyle ihalesi 2017’de yapılan projenin inşaat çalışması devam etmekte olup otoyolun tamamlanması ile Edirne’den Şanlıurfa’ya kesintisiz otoyol ulaşımı sağlanmış olacak.

2023 perspektifinde diğer öncelikli büyük otoyol projeleri şöyle olacak: Ankara-Kırıkkale-Delice, Burdur-Antalya-Alanya, Denizli-Burdur-Antalya ve Ankara-Sivrihisar.

SÜRAT DEMİRYOLU PROJESİ

Yerli ve milli demiryolu sanayisi de geliştiriliyor. Milli yük vagonu üretip, kullanmaya başlanırken, uluslararası düzeyde rekabet gücü kazanmak için “Milli Elektrikli ve Dizel Tren Setleri” ile “Milli Yüksek Hızlı Tren” çalışmaları devam ediyor. Proje ile başta KOBİ’ler olmak üzere yerli sanayinin geliştirilmesi hedefleniyor.

Ankara-İstanbul Sürat Demiryolu Projesi ile Ankara ve İstanbul arası 1.5 saate inecek. Yüksek hızlı tren projesinin YÎD modeli ile gerçekleştirmek üzere çalışmalar devam ediyor. Yapımı devam eden 508 km’lik Ankara-Polatlı-Afyonkarahisar-Uşak-îzmir Yüksek Hızlı Tren Projesi’nin maliyeti 5.2 milyar TL olacak. Ankara-Afyonkarahisar-Uşak kesiminin 2019 sonunda, Uşak-Manisa-İzmir kesiminin ise 2020’de tamamlanması planlanıyor. Orta Anadolu’yu Ege ile bağlayacak bu proje ulusal demiryolu ağının entegrasyonuna da katkı sunacak. İki kesimden oluşan Konya-Kara-man-Mersin Hızlı Tren Projesi’nde ilk hattın (Konya-Karaman) altyapı ve üstyapı işleri tamamlanarak dizel işletmeye açılırken, ikinci kesimi olan yaklaşık 244 km güzergâh uzunluğuna sahip 2.9 milyar TL tutarındaki Karaman-Niğde (Ulukışla)-Yenice hızlı tren projesinde ise yapım çalışmaları devam ediyor. Projenin 2021’de tamamlanması planlanıyor. Yapımı devam eden 393 km uzunluğunda ve 9.7 milyar TL tutarındaki Ankara-Yozgat-Sivas Yüksek Hızlı Tren Projesi bu yıl sonunda tamamlanması ve 2019’da işletmeye almması planlanıyor.

HALKALI-KAPIKULE YHT PROJESİ

AK Parti seçim beyannamesine göre 9 milyar TL maliyetli Gebze-Sabiha Gök-çen-Yavuz Sultan Selim Köprüsü-3. Ha-valimanı-Halkalı Yeni Demiryolu projesi çerçevesinde bu yıl ihaleye çıkılması planlanıyor. 124 km uzunluğundaki hızlı tren hattının maliyeti 9 milyar TL. Bu projenin 2023’te tamamlanması planlanıyor.

– Hızlı Treni Avrupa’yla buluşturacak olan 230 km uzunluğunda ve 3.2 milyar TL tutarındaki Halkalı-Kapıkule Hızlı Tren Hattı’mn ihalesine de bu yıl çıkılacak. Projenin 2022 yılında tamamlanması planlanıyor. Proje çalışmaları devam eden diğer öncelikli hızlı tren projeleri ise şöyle: Antalya-Konya-Kayseri, Antalya-Isparta-Burdur-Kütahya-Eskişehir, Erzincan-Erzurum-Kars, Kırıkkale-Kırşehir-Aksa-ray-Ulukışla, Kırıkkale-Çorum-Samsun, Sivas-Malatya.

2023 perspektifinde Doğu-Batı ve Ku-zey-Güney akslarında yapılması planlanan diğer hatların etüt projeleri ise devam ediyor.

LİMAN İHALELERİ

“Denizci devlet denizci millet” kimliği daha da güçlendirilecek. Kuzey Ege Çandarlı ve Filyos limanları hizmete sunulacak. Mersin konteyner limanının yapımına başlanacak. 2023’e kadar Türk sahipli deniz ticaret filosu 29 milyon DWT’dan 50 milyon DWT’a, çıkarılacak. Türkiye’nin tersane kapasite ise 4.4 milyon DWT’dan 10 milyon DWT’a ulaştırılacak. Konteyner elleçme kapasitesi 21.8 milyon TEU dan 32 milyon TEU’ya yükseltilecek. Yat turizminden daha fazla pay almak için yat bağlama kapasitesi 18 bin 545 ten 50 bine çıkarılacak.

Ege bölgesine önemli bir bölgesel aktarma limanı ve lojistik merkez olarak hizmet verecek olan Çandarlı Limanı’nın öz elleştirme veya YİD modeliyle ihale süreci devam ediyor. 1.4 milyar TL maliyetli ve YİD modeliyle gerçekleştirilecek Haliç Kompleksi Projesi kapsamında yat limanı, yaşam merkezi, sosyal ve kültürel alanlar öngörülüyor.

Koster Filosu’nun Yenilenmesi Projesi ile deniz taşımacılığında kullanılan, ilk aşamada 20 ve toplamda 100’ü aşkın yaşlanmış koster gemi, yurtiçi imkânlarla ve son teknoloji ile üreterek yenilenecek.

YENİ ŞEHİR HASTANELERİ

Sağlıkta fiziki altyapı ve insan kaynağı yatırımları devam edecek. Yaklaşık 7 milyon nüfus yoğunluğuna hizmet edecek 64 yeni sağlık tesisi açılacak. 2023’e kadar 10 bin kişiye düşen yatak sayısı 28.5’ten 31.2’ye çıkarılacak. Sağlık hizmet sunum kalitesinin artırılması amacıyla toplam 42 bin 459 yataklı sağlık kampüsü, sağlık yerleşkesi, devlet hastanesi, şehir hastanelerini içeren 30 şehir hastaneleri projesi ise KÖİ yöntemi ile yapılıyor. Mersin, Adana, Yozgat, İsparta ve Kayseri Şehir Hastaneleri tamamlanarak hizmete alınırken, Ankara Bilkent, Manisa, Elazığ ve Eskişehir Şehir Hastanelerinin 2018 yılında hizmete alınması planlanıyor.

KÖI yöntemi ile yapılması öngörülen diğer projeler şöyle: Ankara Etlik Entegre Sağlık Kampüsü, İstanbul İkitelli Entegre Sağlık Kampüsü, Gaziantep Entegre Sağlık Kampüsü, İzmir Bayraklı Entegre Sağlık Kampüsü, Konya Karatay Sağlık Tesisi, Bursa Entegre Sağlık Kampüsü, Kocaeli Entegre Sağlık Kampüsü, Denizli Şehir Hastanesi, Tekirdağ Devlet Hastanesi, Şanlıurfa Şehir Hastanesi, İzmir Tınaztepe Şehir Hastanesi, Kütahya Şehir Hastanesi, Samsun Entegre Sağlık Kampüsü, İstanbul Sancaktepe Entegre Sağlık Kampüsü, Antalya Şehir Hastanesi, Aydın Şehir Hastanesi, Diyarbakır Kayapınar Şehir Hastanesi, Ordu Şehir Hastanesi, Trabzon Şehir Hastanesi, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastaneleri ile Psikiyatri ve Yüksek Güvenlikli Adli Psikiyatri Hastaneleri.

ENERJİ YATIRIMLARI

Nükleer enerjide somut adımlar atılmaya devam edecek. Mersin ve Akkuyu’da 4.800 MW gücünde ve Sinop’ta 4.480 MW gücünde olmak üzere iki adet nükleer santralın yapılması için anlaşmalar imzalanırken, 2018 yılı başında Akkuyu Nükleer Santrali’nin inşasına başlandı. Bu iki santrale ek olarak üçüncü santral için çalışmalar devam ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan “Sadece Akkuyu ile kalmayacağız, üçüncü bir nükleer enerji santralini de kuracağız. Görüşmelerini yapıyoruz. Akkuyu bizim enerji ihtiyacımızın yüzde 10’unu karşılayacak. Bir yüzde 10’u belki daha fazlasını da Sinop’la karşılayabiliriz. Üçüncüsüyle de yine aynı şekilde daha fazlasını karşılama imkanımız olacak” ifadelerini kullanmıştı.

FABRİKA ŞARTLI İHALE

Maden sahaları, yarı mamul ve nihai ürün üretecek fabrikaların kurulması şartıyla ihale edilecek. Enerji ve Tabii Kaynakları Bakam Fatih Dönmez, yaptığı bir açıklamada artık madenlerin sadece ham madde olarak üretilmeyeceğini vurgulayarak, öncelikle sektörde Ar-Ge ve teknoloji merkezli bir yapıya geçildiğini ifade etti. Türkiye’de çıkarılan mineraller, nadir elementler ya da stratejik elementlerin bugüne kadar yurt dışına satıldığını dile getiren Dönmez, işlenen bu maddelerin çok daha fahiş bir bedelle yurtdışın-dan ithal edildiğini anımsattı. Dönmez, “Artık böyle olmayacak. Madenin işlenmesi için gerekli bütün teknolojik altyapı ve yatırımları artık ülkemizde yapmaya karar verdik. Maden sahalarımızı, yarı mamul ve nihai ürün üretecek fabrikaların kurulması şartıyla ihale etmeye başlayacağız. Böylece ham madde üretiminde bir birim olan kazancımızı sekize, yarı mamul olduğunda, uç ürün olduğunda 24’e katlayacağız” dedi.

AK Parti Seçim Beyannamesi’ne göre, Türkiye’nin sahip olduğu doğal kaynakların arama ve üretim çalışmalarına devam edilecek. Bu kapsamda kamu ve özel sektörün 2019 sonuna kadar 6 milyon metrenin üzerinde maden arama sondajı yapması sağlanarak Türkiye’nin maden rezervleri artırılacak. Demir cevheri, mermer ve bor başta olmak üzere sanayi hammaddelerinin yurtiçinde arama ve üretimine öncelik verilecek. Sektörel önceliklere bakılarak bor ve türevlerinin geliştirilmesi ve sanayide aktif kullanımı sağlanacak. Borun kullanım alanını genişletmeye yönelik araştırma faaliyetleri artırılacak. Türkiye’de Bor’a dayalı sanayinin gelişimini desteklemek, sürdürülebilir yenilikler ve ekonomik değer sağlamak amacıyla kısa adı BO-ROSİB olan BOR Organize Sanayi İhtisas Bölgesi kurulacak.

Geçen yıl açıklanan “Ulusal Bor Eylemi” kapsamında teknoloji odaklı bir döneme geçtiklerini dile getiren Bakan Dönmez, yaptığı bir açıklamada borda bire 200, hatta bire 400 bin değer katacak bir teknoloji için ilk adımı attıklarını belirtti. Uluslararası bir firmayla anlaşma yaptıklarını belirten Dönmez, “İnşallah bu yıl içerisinde fabrikanın temelini atacağız ve bir yıl içerisinde de bor üretimini gerçekleştirmiş olacağız. Dünya bor rezervlerinin yüzde 73’ü ülkemizde. Dünyadaki bor ihracatının ülkemiz tek başına yarısını yapıyor. Artık biz smıf atlayarak daha yüksek teknoloji ürünlere dönüşeceğiz” ifadelerini kullandı.

DENİZ ÜSTÜ YEKA

Yerli ve yenilenebilir enerji kaynakları mümkün olan en üst düzeyde değerlendirilecek. Enerji ve doğal kaynaklara ilişkin teknolojiler hem Ar-Ge yapılarak hem de teknoloji transferi ile yerli üretiminin sağlanacak, yerli ve yenilenebilir kaynaklara öncelik verilerek kaynak çeşitlendirilmesi yapılacak. Yenilenebilir üretim tesislerinin kurulumları hızlandırılacak ve YEKA-Güneş ile YEKA-Rüzgâr uygulamaları yaygınlaştırılmaya devam edilecek. Rüzgâr enerjisi alanında 1.200 MW kapasiteli ilk deniz üstü (offshore) YEKA ve güneş enerjisi alanında batarya depolamalı ikinci güneş YEKA yarışması ile ilgili hazırlıklar devam ediyor.

Hatırlanacağı üzere çeşitli illerde kurulacak toplam 1.000 M W gücündeki rüzgâr santralinin ihalesi 3.48 dolar cent/ kWh ile sonuçlanmıştı. Santralde kullanılacak panellerin yurtiçinde üretilmesine yönelik fabrikanın kurulumu gerçekleştirilecek. Proje ile Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığı azaltılacak ve daha temiz enerji kaynaklarının kullanılması sağlanmış olacak.

Karapınar’da kurulacak 1.000 MW gücündeki güneş santralinin ihalesi 6.99 dolar cent/kWh ile sonuçlandı. Santralde kullanılacak panellerin ortalama yüzde 65 yerlilik oranı ile yurtiçinde üretilmesine yönelik güneş modülü fabrikasının temeli atıldı. Proje ile ülkemizin enerjide dışa bağımlılığı azaltılacak, ingot, wafer, hücre üretim yetkinliği kazanılacak ve daha temiz enerji kaynaklarının kullanılması sağlanmış olacak.

Bakan Dönmez, YEKA ihalelerinde mevcut takvim ve sürecin aynen devam ettirileceğini açıkladı. Çayırhan sahası için yaklaşık iki yıl önce kilovatsaat üzerinden açık eksiltme usulüyle gerçekleştiren ihalenin önemli bir adım olduğunu ifade eden Dönmez, yaptığı açıklamada şunları kaydetti:

“Bu kapsamda 5 bin megavatlık hedefimiz var. Yerli kömür bizim için çok önemli ve bu konuya önem vermeye devam edeceğiz. Oluşturduğu istihdam, ithalatı ikame etmesi ve bölgesel faydası çok yüksek. Bu santrallerin çevreyle dost şekilde çalışmasına dikkat ediyoruz. Yoksa çevreye etkisi olmayan bir üretim türü yok. Güneş, rüzgar, aklınıza en temiz enerji kaynağı ne geliyorsa, bunların bulunduğu ortama bir etkisi var. Bu hassasiyetlere hem Çevre ve Şehircilik Bakanlığı hem biz hem de yerel idareler azami dikkat gösteriyor.”

TEKLİFLER 23 EKİM’DE

Bin 200 megavat kapasiteyle dünyanın en büyük, Türkiye’nin ise ilk offshore rüzgar YEKA santrali için teklifler 23 Ekim’de alınacak. Kesin tarihi daha sonra belirlenecek ihalede, kilovatsaat başına tavan fiyat 0.8 dolar/cent üzerinden açık eksiltmeyle yarışılacak.

Rüzgar Enerjisi Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Serdar Ataseven, bütün dünyada offshore rüzgar teknolojisinin gelişim sağladığım vurgulayarak, Avrupa’da İngiltere’nin ön plana çıktığını söyledi. Bu anlamda da Türkiye’nin offshore teknolojiyle tanışmasını sevindirici bir gelişme olarak değerlendiren Ataseven, Türkiye’nin rüzgar potansiyelinin hem karada hem de denizde Avrupa’nın rüzgar potansiyeline göre yüzde 20-25 daha fazla olduğunu belirtti. Ataseven şunları kaydetti:

“Özellikle platforma kadar olan kısmı zor. Platformun üstünde onshore teknolojisine benzer bir türbin kullanılıyor. Ama bunların hepsini denizde yapıyorsunuz. Dolayısıyla ilgili trafo merkezine elektriği aktarabilmek için deniz altı kablo çekilmesi gerekiyor. Ayrıca çevresel etki değerlendirmeleri çalışmalarındaki zorlukları hesaba katmak gerekiyor. Ancak rüzgar, bağımsız, sürdürülebilir bir enerji kaynağı. Bu tür yatırımların ilk yatırım maliyetleri yüksek görünse de, düşük miktarlar ve kaynağına para ödemediğimiz için uzun vadede hesaplı oluyor.” Onshore rüzgar enerji yatırımların kolay bir teknoloji gerektirdiği için çok fazla yatırımcı olduğuna dikkat çeken Ataseven, offshore rüzgar enerjisinde ise yatırımcı portföyünün, teknoloji sağlayıcıların biraz daha kısıtlı olduğunu dile getirdi. Offshore rüzgar YEKA yarışmasına yatırımcının ilgi duyacağını düşündüğünü söyleyen Ataseven, “Türkiye’deki inşaat firmaları elbette tecrübeliler ancak offshore rüzgar teknolojisi farklı bir know-how gerektiriyor. Bu anlamda da mutlaka yurtdışı firmalarla işbirliği olacaktır” dedi. Offshore rüzgar YEKA santrali için Saros, Kıyıköy ve Gelibolu aday bölgeler arasında yer alıyor.

GÜNEŞ YEKA SAHALARI

Uluslararası Güneş Enerjisi Topluluğu Türkiye Bölümü (GÜNDER) Başkanı Kutay Kaleli, ikinci güneş YEKA santrali yarışması için ihale mevzuatının henüz yayımlanmadığını vurguladı. İkinci Güneş YEKA ihalesinin üçüncü çeyrekte yapılmasını beklediklerini, ancak araya seçimin ve bayramın girmesiyle sürecin ertelendiğini dile getiren Kaleli, “Artık bu çeyreğe yetişmez. Onun için 2018’in son çeyreğinde ikinci güneş YEKA için yarışma yapılır diye düşünüyorum. Hatta ikinci ve üçüncü güneş YEKA santralleri için beraber ihaleye çıkılabilir. 2019 yılının ilk çeyreğine de kalabilir” dedi.

Birinci güneş YEKA projesinin başarılı olduğunu vurgulayan Kaleli, “İnşaatı hızla devam ediyor. Büyük bir ihtimalle yıl-sonuna kadar bütün dış duvarları kapanmış, içinin makine ekipmanı gelmiş olur. Demek ki başarılı bir yarışma yapılmış” diye konuştu. Güneş YEKA santrali için mevcut Karapınar sahasının dışında Bakanlar Kurulu kararı ile Niğde Bor, Hatay Erzin, Karaman Merkez ilçelerinde toplam üç sahanın ilan edildiğini anımsatan Kaleli, Konya Karapınar sahasının ihale edilen bölümünün toplam arazinin yarısından daha az olduğunu kaydetti. Konya Karapınar’da bir büyük YEKA yapacak daha yer olduğunu dile getiren Kaleli, “Ancak biz ikinci YEKA’nın Konya Karapınar’da yapılmasını beklemiyoruz. Karaman izinler noktasında hazır olmadığı için en büyük iki alternatifi Niğde Bor ve Hatay Erzin oluşturuyor” dedi.

ENERJİDE TİCARET MERKEZİ

Doğal gaz depolama kapasitesi artırılacak. Tuz Gölü Doğal Gaz Depolama Tesisinin kapasitesi 1.2 milyar metreküpten 5.4 milyar metreküpe çıkartılacak. Silivri doğal gaz depolama tesisinin kapasitesi ise 2.84 milyar metreküpten 4.6 milyar metreküpe yükseltilecek, Türkiye’nin doğal gaz depolama kapasitesi, yıllık tüketimin yüzde 20’sine ulaştırılacak. 4.3 milyar TL maliyetli Kuzey Marmara Doğal Gaz Depolama Tevsii Projesi kapsamında İstanbul Silivri’de bulunan ve 2.8 milyar metreküp doğal gaz depolama kapasitesine sahip tesisin depolama kapasitesi 4.6 milyar metreküpe çıkarılacak. Proje, 2021’de tamamlanacak.

Her biri birbirine paralel ve 15.75 milyar m3/yıl kapasiteli iki adet boru hattı yapımını içeren Türk Akımı Doğal Gaz Boru Hattı Projesi’nde ilk boru hat-tıyla Türkiye’ye ikinci boru hattıyla ise Avrupa’ya doğal gaz ulaştırılması planlanıyor. Bu projede 2019 yılında Türkiye’ye gaz akışının sağlanması planlanıyor.

2018 yılı ortasında gaz akışı başlayan Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı (TANAP) Projesi’nde. Türkiye’ye ilk etapta 2 milyar m3/yıl gaz akışı olması bekleniyor. Daha sonra, bu miktar 6 milyar m3/yıl’a çıkarılacak. Uzun vadede ise TANAP boru hattı kapasitesinin 31 milyar m3/yıl’a çıkarılması planlanıyor.

“AKDENİZDE SONDAJ BU YIL”

Geçen hafta gerçekleştirilen “Kuşak ve Yol Yatırım ve Finansal İş Birliği Zirvesi’nde”, Çin Endüstri ve Ticaret Bankası (ICBC) ile BOTAŞ arasında yer altı doğalgaz depolama tesisi projesine finansman sağlanması için 1.2 milyar dolarlık mutabakat zaptına imzalar atıldı. Ayrıca ICBC Türkiye ve ICA arasında üçüncü köprü refinansmam için 2.4 milyar dolarlık kredi için yetkilendirme mektubu imzalandı.

Zirvede konuşan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakam Fatih Dönmez, imzalanan mutabakat zaptının önemli bir işbirliği olduğunu, BOTAŞ’ın yeraltı doğalgaz depolama projelerinde kullanılması öngörülen kredi ile iki ülke arasındaki güçlü işbirliğini daha ileri bir boyuta taşınacağını kaydetti. Dönmez, Barbaros Hayred-din Paşa ve Oruç Reis sismik araştırma gemileri ile Akdeniz ve Karadeniz’de sismik arama ve sondaj faaliyetlerine de hız verdiklerini de dile getirdi. Mayısta göreve uğurlanan Fatih sondaj gemisiyle de Akdeniz’de bu yıl ilk kuyunun açılacağını söyleyen Dönmez, “Dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olma hedefine yürüdüğümüz bu uğurda enerji yatırımları hayati önem taşıyor” dedi.

Çinli ICBC Global’in Başkanı Yi Huiman ise, Türkiye pazarını çok önemsediklerini belirterek, Çinlileri Türkiye’de, Türkleri de Çin’de yatırıma devam etti. Çin Ankara Büyükelçisi Yu Hongyang ise işbirliği kapsamındaki proje ile İpek Yolu ruhunun güzergah üzerindeki ülkelerin refahını artırdığını belirterek, “Çin’in harcaması 70 milyar doları buldu. 200 binden fazla istihdam yarattı” dedi.

15 ENDÜSTRİ BÖLGESİ

Yüksek teknoloji alanlarında yerli ve yabancı yatırımları çekebilmek için kurulan altı endüstri bölgesinin yanında en az 15 yeni endüstri bölgesi daha kurulacak. Rafineri ve termik santral yatırımlarının yer alacağı söz konusu endüstri bölgelerinden ilki olan Ceyhan Enerji İhtisas Endüstri Bölgesi Ortadoğu ve Avrupa’nın en önemli enerji üretim merkezlerinden biri haline getirilecek.

İlk aşamada 1.000 MW kurulu güç kapasitesine sahip güneş enerjisi santralinin kurulacağı yatırıma hazır hale getirilen Karapınar Enerji İhtisas Endüstri Bölgesi güneş enerjisi konusunda dünyanın en büyük güneş santrallerinden biri olacak. Türkiye’nin en büyük liman projesi ile entegrasyonu bulunan, demiryolu ve karayolu bağlantılarıyla önemli lojistik avantajlara sahip Filyos Endüstri Bölgesi yüksek ve orta yüksek teknolojili yatırımlar için önemli bir üretim merkezi haline getirilecek.

Altyapı inşaatı başlatılan Karasu Münferit Yatırım Yeri, savunma sanayi ve otomotiv sektörleri için Türkiye’nin en önemli üretim merkezlerinden biri haline getirilecek.

Ayrıca güneş enerjisine yönelik yatırımların yer alacağı diğer iki bölge olan Niğde Bor ve Karaman Enerji İhtisas Endüstri Bölgelerinde de yatırımcı belirlenmesine yönelik çalışmaları tamamlanacak. Türkiye’nin en önemli sektörlerinden birinin bulunduğu Mersin’de petrokimya sektörüne yönelik endüstri bölgesi kurulacak. Türkiye’nin deniz dolgusu ile oluşturulan ilk bölgesi olacak Trabzon Yatırım Adasının savunma sistemleri, uzay ve havacılık, bilişim teknolojisi, telekomünikasyon gibi yüksek teknolojili sektörlere ev sahipliği yapması sağlanacak. Yeni kurulacak olan Mega Endüstri Bölgeleri ile özellikle büyük ölçekli ve entegre yatırımların önünü açılacak.

KÖİ modeliyle 134.9 milyar $’lık yatırım

Türkiye, Kamu-Özel İşbirliği [KÖİ) modelleriyle önemli altyapı yatırımlarını gerçekleştirdi. 1986-2002 döneminde KÖİ modelleri kapsamında, 2018 fiyatlarıyla toplam sözleşme değeri 11.9 milyar dolar, toplam yatırım tutarı 11.4 milyar dolar olan 67 adet projenin sözleşmesi imzalandı. 2003-2017 döneminde toplam sözleşme tutarı 122.9 milyar dolar, yatırım tutarı 50.2 milyar dolar olan 158 adedinin sözleşmesi imzalandı. Böylece KÖİ yöntemiyle yapılan yatırımlarda sözleşme değeri 134.9 milyar dolara ulaştı. Sözleşme değerinin modellere göre dağılımı incelendiğinde sözleşme değerinin 84.7 milyar dolarlık bölümü YİD modeliyle hayata geçirildi. 34.2 milyar dolarlık bölümü işletme hakkı devri, 11.7 milyar dolarlık bölümü yap-kirala-devret, 4.2 milyar dolarlık bölümü ise yap-işlet modeliyle hayata geçirildi.

Yüksek hızlı tren seti temini projesi

15.8 milyar TL maliyetli 106 adet Yüksek Hızlı Tren Seti Temini Projesi’nin ilk 10 adedi için sözleşme imzalandı. Kalan 96 adet YHT setinin ise yeni düzenlenen Sanayi Geliştirme Programı [SİP] mevzuatı kapsamında yüksek teknolojiye sahip kritik alt sistemlerin milli üretimini destekleyecek şekilde temin edilmesi sağlanacak. Anadolu Raylı Ulaşım Sistemleri Kümelenmesi (ARUS) Koordinatörü Dr. İlhami Pektaş, 96 adet yüksek hızlı tren setinin Türkiye’de üretileceğini söyledi. Yüzde 53 yerli katkı ile işe başlanacağını vurgulayan Pektaş, bunu 80’inci trende yüzde 74’e çıkaracaklarını, 80-96 arasında ise yerli ve milli tren olarak üretileceğini belirtti. Kümelenmede Türkiye genelinde 23 ilde 172 üyeleri bulunduğunu dile getiren Pektaş, bu tür projelere ağırlık verilmesinin sektörü canlandıracağını kaydetti.

Lojistik merkezler

Lojistik merkezlerle taşımacılığın ve ticaretin önü açılacak. Demiryoluyla yük taşımacılığını artırmak amacıyla 21 yerde lojistik merkez kurulması planlanırken, bunlardan sekizi işletmeye açıldı. Bir lojistik merkez hizmete açılma aşamasında. Yapımı devam eden lojistik merkezlerin sayısı beş, ihale aşamasında olan üç, proje aşamasında olanların sayısı ise dört.

Nihat ÖZDEMİR / Limak Holding Yönetim Kurulu Başkanı
“Kanal İstanbul ile ilgileneceğiz”

Hepimizin bildiği üzere Panama Kanalı genişletildi. Süveyş Kanalı’nın yanına bir kanal yapıldı. Kanal İstanbul, onların hepsinden 3-4 misli daha büyük bir proje. Kanal İstanbul Projesi’ne dünyanın birçok ülkesindeki firmalar da ilgi duyacaktır. Bu yabancı firmalar, yabancı ülkelerin de fınansal desteğine alarak o projelere talip olacaktır. Türkiye’de iş yapacakları zaman yanlarına Türk firmalarını alacaktır. Şirket olarak her projeye ilgi duyarız, inceleriz. Kanal İstanbul ile mutlaka ilgileneceğiz. Bizim hacmimize iş durumumuza uygun olursa, böyle bir proje içinde yer almayı isteriz. Böyle bir proje içinde yer almayı her firma ister.

Serhat ÇEÇEN / IC Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
“Enerji YEKA projelerini takip ediyoruz”

Kanal İstanbul Projesi’nin YİD modeliyle hayata geçirilebilmesi için gerekli düzenleme torba yasa teklifinin içine girdi. Projenin geneline ilişkin bilgiler kamuoyu ile paylaşılsa da detay plan ve programı belli olduğunda, projenin yapılabilirliği, nasıl yapılacağı, yerli ve yabancı yatırımcı ilgisini göreceğiz. Biz, altyapıda çok önemli niteliklere, bilgi birikimine sahip bir grubuz.

Proje detaylarıyla kademe kademe ortaya çıktığında çalışmamızı yapacağız. Böyle büyük bir projeye iş dünyasının ilgi duyması tek başına yeterli değil. Asıl bu işi finanse edecek fınansal kuruluşların bakışı ne olacak? Finansal kuruluşlar ölçüp biçiyor, hesap kitap yapıyor. Diğer projelerde olduğu gibi bu projeye de mevzuat, çevre, teknik, fınansal ve ekonomik koşullar olarak bakacak. Grup olarak, enerji YEKA projelerini de takip ediyoruz.

Prof. Dr. Murat ŞEKER / İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi
“Vergisel teşviklerin verilmesi de düşünülebilir”

Türkiye’de uygulanan YİD modeli 2014’ten itibaren getirilen satın alma ve finansman garantisiyle dünyadaki modellerden ayrışıyor. Geleneksel YİD modelinde kar-zarar gözetmeksizin yüklenici sorumlu iken Türkiye’de uygulanan modelde zarar riski ortadan kaldırılıyor. Eğer bir zarar ortaya çıkarsa Hazine tarafından karşılanıyor. Böyle bir ortamda özel sektörün iştahının artması ve yatırımların hızla hayata geçirilmesi beklenen bir durum. Dikkat edilmesi gereken verilen garantilerdeki detayların etkin bir şekilde hesaplanması ve mümkün oldukça kamu zararının azaltılmasıdır. Bazı projelerde doğrudan doğruya kar-zarar hesabı yapılabilecek iken, Kanal İstanbul gibi ekonominin bileşenlerine dolaylı etkilere sahip projelerde fayda-maliyet analizi yaparken daha geniş kapsamlı bir bakış açısını ortaya koymak gerekiyor. Eğer bir garanti verilecekse sadece krediler için verilmesi daha anlamlı olabilecek. Riskin yüklenici tarafından üstlenilmesi esastır. Geçiş sayısı üzerinden garantiler yerine, vergisel teşviklerin verilmesi de düşünülebilir.

Prof. Dr. Kerem ALKİN / İstanbul Medipol Üniversitesi İşletme ve Yönetim Bilimleri Fakültesi Dekanı
“Büyük projelere ilgide coğrafya değişikliği kendini hissettiriyor”

Türkiye’de büyük projelerin gerçekleştirilmesine yönelik ilgide coğrafya değişikliği kendisini hissettiriyor. Geçmişte Türkiye mega projelere soyunduğunda bunlara daha çok Batı dünyasından ortaklık teklifleri gelirdi. Ancak karşımızda son 10 yıl içinde giderek gücünü artıran ve hissettiren Asya Pasifik gerçeği var. Bu nedenle de içinde bulunduğumuz dönemde, bilhassa beş yılda ® giderek artan bir tempoda Türkiye’nin kritik j§ önemdeki bu projelerine hem finansman sağlama hem de birlikte yürütme noktasında Asya Pasifik’ten teklifler geliyor. Kanal İstanbul Projesi’ni Türkiye’de şirketlerle yürütmek üzere Güney Kore ve Çin’den gelen teklifler söz konusu.

Önümüzdeki dönemde Güney Kore ve Çin şirketleri Kanal İstanbul projesini kendi başlarına yapmaya soyunabilir. Tuz Gölü’nün altında yapılacak doğalgaz depoları için 1.2 milyar dolarlık iki aşama var. Her iki aşamaya da Çin Bankası ICBC’nin 1.2’şer milyar dolar olmak üzere iki ayrı kredi paketi açıyor. Rusya’nın Türkiye’nin ilk nükleer santrali konusunda çok önemli bir sorumluluğu üstlenmesi gibi dünyada çok kutuplu süreçte yeni süper güçler öne çıkıyor.

Haşan Ali CESUR / Anadolu Aslanları İşadamları Derneği [ASKON] Genel Başkanı
“Hareket oldukça bereket de olacaktır”

YİD modelinin en önemli avantajı finansman imkânı. Sağlanan bu finansman kaynağı ile borçlanmadan kurtulan devlet, borç yönetimi hususunda önemli bir avantaj elde ediyor. Ayrıca özel sektör tecrübesiyle de kaliteli işlere imza atabiliyor. Yöntem olarak bazı uygulamaları elbette tartışılabilir. Sonuçta devletin cebinden bir TL bile çıkmıyor denilen projeler için devlet, işi alana belli imtiyazları devrediyor.

Bedava arsa, ücret garantisi, vergi, harç, gelir garantisi, krediye kolay ulaşım, imar hakkı tanınıyor. Bu imtiyazlar bir araya geldiğinde müteşebbis kendisini kiralamayı yaptığı süreç içerisinde garantiye alıyor. Burada sorgulanması gereken devletin verdiği imtiyazların, garantilerin makul olup olmadığı noktası. Bu konuda farklı yorumların olması gayet normal. Türkiye’nin son dönemler uluslararası nitelikte devasa projelerinin hayata geçirebilmesinden büyük memnuniyet duyuyoruz. Kanal İstanbul gibi birçok proje YİD ile hayata geçirilecek. Bunlar hayata geçerken yeni otobanlar, yerli uçak, otomobil, milli tank gibi işlerin yansıra şehir hastaneleri, tüneller, otobanlar da yapılacak. Elbette bunlar yapılırken faklı fınansal yöntemler de kullanılacak. Üretim oldukça, inşa ettikçe, düşünüp hayata geçirdikçe, sektörler birbirini tetikledikçe yani hareket oldukça, berekette olacak.

Kutay KALELİ / Uluslararası Güneş Enerjisi Topluluğu Türkiye Böl. [GÜNDER) Bşk.
“Yerlilik oranları daha fazla olacak”

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, ikinci güneş YEKA’da mutlaka batarya depolamayı şart koşmayı düşünüyor. Bakanlıkta depolama ile ilgili sistemlerin Türkiye’de üretilmesi noktasında ‘ne noktaya kadar üretilmeli, hangi aşamadan itibaren üretilmeli ya da hiç üretilmemeli mi’ çalışması yapılıyor. Yerlilik oranlarını özellikle depolama tesislerinde ‘nasıl artırabiliriz’ diye çalışılıyor. Tahmin ediyorum ki; yeni çıkılacak YEKA’larda güneş panellerinin yerlilik oranları öncekilere göre daha fazla olacak. Türkiye’de yerli üreticilerimiz var, hücre fabrikalarını kurmaya başladılar. Bugün dünyada batarya sistemleri hızlıca gelişiyor. YEKA sahaları yatırımcılar için gelir kapısı olsa da, bu yatırımlar ülkemiz adına daha önemli. Çünkü YEKA sahalarında belirli bir süreyle Ar-Ge, proje geliştirme, yerli mühendis çalıştırma, patentlerin ve markaların Türkiye’ye kazandırılması noktasında zorunluluklar bulunuyor.

Oğuzhan Ata SADIKOGLU / Malatya TSO Başkanı, TOBB Yönetim Kurulu Üyesi
“Özel endüstri bölgeleri ülke ekonomisine büyük katkı sağlar”

Ülke ekonomisine ve bütçe şartlarına bakıldığında büyük projelerin YİD modeliyle yapılması doğru bir karar. Uzun vadede ülkenin sosyal, toplumsal kalkınmasına katkı sağlıyor. Yerli ve milli markaların geliştirilmesi, bu alanda geliştirilen projelerin desteklenmesi de döviz girdisi sağlaması açısından önemli. Bugün Samsung markasının bütçesi, bir ülke ekonomisinin bütçesi kadar. Bu kadar teknoloji üretmese, Almanya’nın dünya siyasetindeki etkisi bu kadar net olmazdı. Aynı şekilde Fransa’nın dünya siyasetindeki etkisi uçak üretimi, silah üretimiyle ilgili. Üretim gücünüz varsa dünyadaki siyasette de etkili olabiliyorsunuz. Özel endüstri bölgelerinin kurulmasının ülke ekonomisine katkısı çok fazla olacak. Branşlaşma olduğunda orada yetişmiş personel sayısından, hammadde tedarikçilerine kadar uygun alım yapılabiliyor. Açık pazar yaratmış oluyorsunuz. Çin’de bunun örneklerini görebiliyoruz.

Mustafa Serdar ATASEVEN / Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği Yön. Kurulu Başkanı
“Yatırımcı iştahlı”

Türkiye’de yenilenebilir enerjiye, özellikle de rüzgar enerji yatırımlarına ciddi yatırım yapıldı. Türkiye’de şu anda fınansal büyüklüğü 10 milyar dolar olan yaklaşık 7 bin megavatı aşan işletmede olan rüzgar enerjisi yatırımı var. Geçen yıl yapılan YEKA ihalesi ve 2015 müracaatlarının değerlendirildiği kapasite tahsis ihaleleri sonunda; toplamda 4 bin megavatlık bir rüzgar yatırımı için düğmeye basıldı. Bunun da parasal büyüklüğü 5 milyar TL’nin üzerinde. Geçen yıl ihalesi yapılan yarışmaların şu an itibarıyla ön lisans işlemleri devam ediyor. Globalde ve Türkiye’de ekonomik daralma yaşansa da yenilenebilir enerji yatırımlarında, rüzgar yatırımlarında çok fazla bir daralma olmadı. Hala yatırımcının, yatırım iştahı mevcut. Önümüzdeki yıllarda da rüzgar yatırımları dünyada ve Türkiye’de artarak devam edecek. 2005’te çıkarılan Yenilenebilir Enerji Kanunu’ndan sonra Türkiye’deki rüzgar sektörü hız kazandı, rüzgar endüstrisi oluştu.

Artık rüzgar türbinlerinin kule üretimi, türbin kanatları, rüzgar bağlantı elemanları Türkiye’de yapılıyor. Şu anda jeneratör üretimi yapmaya başladık. Şimdi Türk girişimciler de bu bilgi ve birikimi yurtdışında da değerlendirmek istiyor. Rüzgar sektöründe artık Türkiye dışında faaliyet gösteren Türk girişimcileri de görüyoruz.

Dr. İlhami PEKTAŞ / Anadolu Raylı Ulaşım Sistemleri Kümelenmesi (ARUS) Koordinatörü
“Otomobilde olmayan milli marka, raylı sistemlerde ortaya çıktı”

Türkiye’de raylı sistemlerde yerli ve milli sanayi her geçen gün gelişiyor. Geçen yıl yayımlanan Başbakanlık genelgesine göre raylı sistemlerin tüm alanlarında yapılan ihalelerde yüzde 51 minimum yerli katkı olacak. Aslında raylı sistemler sektöründe yerli katkı 2012’den sonraki ihalelerde yer alıyordu. Şu anda gelinen aşamada yüzde 60 minimum yerli katkı uygulanıyor. Önceki hafta Durmazlar ilk yerli ve milli tramvayını Polonya’ya ihracata başladı.

Geçen ay Türkiye’nin ilk metro aracı ihracatını ise Bozankaya yaptı. Biz raylı sistemlerde yerli katkı değil, milli marka üretmeye başladık. Otomobilde şu ana kadar olmayan milli marka, raylı sistemlerde ortaya çıktı. Bu araçlarımız, Bursa, İstanbul, Kayseri, Samsun ve Kocaeli’nde hizmet veriyor. Raylı sistemleri olan 12 ilimiz var. Yerli üretimi diğer illere de yaygınlaştıracağız. İstanbul’un ilk etapta bin 100 metro aracına ihtiyacı var. ihaleye çıkacaklar. Bizim yerli firmalarımız bir araya gelse bunu karşılar.

Sıkıntı, altyapının yapılıp, son dakika ihaleye çıkılmasından kaynaklanıyor. Bundan sonra da raylı sistemlerde yabancıya iş verdirmeyeceğiz. Teknoloji transferini de onlardan alt yüklenici olarak alacağız.

Hülya Genç Sertkaya

Önceki sayfa 1 2

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu