Yeni bir görüntüleme tekniği
İnsanların canını en çok yakan şey kronik ağrı. Bu, örneğin ABD’nin en büyük sağlık sorunu ve kalp hastalıklarının, kanserlerin ve diyabetin toplamından daha fazla kişiyi, tam 100 milyon insanı etkiliyor. Üstelik Tıp Enstitüsünün 2011 yılı raporuna bakılırsa bu rakama huzurevlerin-deki yaşlılar, acı çeken çocuklar ve savaş gazileri katılmamış.
Kronik ağrı Amerikalıların maluliyet yardımı almasının birincil sebebi olsa da, en az anlaşılan rahatsızlıklardan. Tıp fakültelerinde doktorlara bu konuda neredeyse hiçbir şey öğretilmiyor ve dört yıllık eğitimde ortalama sadece dokuz saat bu konudan söz ediliyor. Federal hükümet de bu konunun araştırılmasına neredeyse hiç yardım etmiyor. HIV / AIDS hastası her kişi için 2.562 dolar harcanırken kronik ağrı için yıllık araştırma bütçesi 4 dolar. Kaynak eksikliğinin önde gelen sebebi, acının varlığını doğrulamanın objektif bir yönteminin bulunmaması.
Ama nihayet Boston’daki Mas-sachusetts Genel Hastanesinden (MGH) doktorların kronik ağrıyı ilk defa tüm ayrıntılarıyla görmesini sağlayan yepyeni bir beyin tarama yöntemi geldi. PET (pozitron emisyon tomografisi) ile MRI (manyetik rezonansla görüntüleme) teknolojilerini bir araya getiren bu yöntem, bir hastanın canının yandığım kesin olarak doğrulayabiliyor ve kronik ağrı teşhisinde çok daha iyi bir alternatif sunuyor. Hastalarda yapılan deneylerde, vücutlarının neresinde ağrı varsa oraya denk düşen beyin bölgesinin etkinleştiği görüldü.
Yeni yöntem glial gücrelerin (bağışıklık sisteminden gelen ancak sinir sisteminde ikamet eden hücreler) kronik ağrı hastalarında nasıl etkinleştiğinin, acı sinyallerinin beyne iletimini nasıl artırdığının etkileyici görüntülerini ortaya koydu. MGH ekibinden Marco Loggia, “Geçtiğimiz birkaç yıldır bunu hayvanlardaki çalışmalarda gördük,” diyor. “Fakat aynısının insanlar için de geçerli olduğunu ilk defa kanıtlıyoruz ve bu, ileri doğru atılmış büyük bir adım.”
Bu bulguların etkisi, bilimin ötesine geçiyor. Kronik ağrıdan mustarip birçok insana gerek doktorlar gerekse de toplum, ilaç bağımlısı ya da hastalık hastası gözüyle bakıyor. Ağrının kan tahliliyle ya da biyogöstergesi olmadığından bu kişiler şüphecilere laf anlatmak ya da deneme yanılma tedavileri uygulamak zorunda kalıyor. Hastaların ağrılarının gözle onaylanması bu önyargıları ortadan kaldırmada etkili olacak.
Fakat bu sadece başlangıç. Artık kronik ağrının etkinleşmesini görebildiğimize göre ilaç şirketleri yeni tedaviler üretmek için klinik deneylerde daha cüretkâr davranabilecek. Acı tersine döndürülebilir,” diyor Loggia. “Beş ila ıo yıl içinde bu işi yapabilen bir ilacımız olabilir.”