Yeni İş Alanları – Yeni İş Fikirleri
Türkiye’de organik sektörüne yönelik yapılacak projeler.
Gıda sektörüne yönelik organik ürünlere yatırım yapanlar kazançlı çıkacak. Kerevitin,karidesin,hindinin , yünün,yemin,keçinin , istiridyenin,angusun , süttozunun organiğini üretin, daha çok para kazanın. İşte kazancı çok, riski az organik girişim projeleri…
AYNI anlama gelen üç ayrı sözcük dizisi: Organik, ekolojik, biyolojik tarım… Geleceğin beslenme tercihini belirleyecek bu ifadeler için şimdi daha çok ‘organik tarım’ sözcüğü kullanılıyor.
Doğa yanlısı bilim insanlarına göre doğrusu ‘ekolojik tarım’ olacak. Bu ifade ‘doğal çevreyle uyumlu tarım’ demek.
Ekolojik tarım, yaşayan her türden organizmanın sürdürülebilir çevreyle ilişkisini yeniden hayata geçiriyor, insanlığa daha sağlıklı bir gelecek vaat ediyor. Bir bakıma kimyasal gübre, pestisid ve GDO’lu tohumların tarım faaliyetlerinde kullanılmadığı bir özlemin ifadesi bu.
İnsanlık uzun süre yattığı derin uykudan bir türlü uyanamadı maalesef. Bu beklentiyi günümüzde teknik olarak hayata geçirmek pek de kolay görünmüyor aslında.
Örneğin, zamanında kurtarıcı olarak sunulan bir tarım ilacının insanlığın başına ne dertler açtığım dünya kamuoyu hala unutmuş değil.
Düne kadar adeta kutsanan DDT (dichloro diphenyl trichloroethane) içeriğine sahip tarım ilaçları 1970’lerde yasaklanmasına rağmen yaratılan toksik etki günümüzde hâlâ devam ediyor.
Bir mucize olarak sunulan böcek öldürücü bu ilacın yıkıcı kimyasal içeriği tarım topraklarından tamamen temizlenebilmiş değil. Çeşitli kanser türlerinin DDT’yle bulaşık topraklarda yetiştirilmiş ürünlerden sonra arttığına ilişkin çok sayıda bilimsel veri var.
Buna rağmen günümüzde sistemik yolla insana geçen sentetik zehirler inadına çoğalıyor. Bugün çok daha etkili kimi kimyasallar üretim için neredeyse birer zorunluluk olarak takdim ediliyor. Bu zorunluluğun nedeni ise daha hızlı ve daha yüksek üretim düzeylerine ulaşabilmek!
Küresel ölçekte tırmanan nüfus ve gıdaya olan aşırı talep burada en büyük etken. Hızla kirlenen gezegenimizde bugün 7 milyar insan yaşıyor. Projeksiyonlar 2050’de bu sayının 10 milyarı geçeceğini gösteriyor. Çok değil bundan 200 yıl önce dünya nüfusunun 2 milyar olduğu düşünülürse bu tablo korkutucu bir geleceğin işareti.
Aşırı kirlenme ve GDO’lu ürünlerin hafife alınması, doğal ortamların sentetik unsurlarla yok edilmesi müthiş bir gelişme. İşte bu yüzden ekolojik tarım bugün hiç olmadığı kadar önemli hale gelmiş durumda. Dünya ekonomisindeki göreceli büyüme, gıda talebini şaşırtıcı biçimde tetikliyor üstelik.
Gıda sektöründe hiç bir dönemde olmadığı kadar talep artışı var. Gıda talebi 2050 yılına kadar en az yüzde 70’in üzerinde artacak. Aynı eğilim ülkemiz için de söz konusu.
Peki sağlıklı nesiller için şimdiden önlem alıp organik ürünleri endüstri boyutuna taşımak mümkün mü? Daha da önemlisi, ekolojik koşullarda hızlı ve ekonomik yetiştiriciliğin teknolojik sırları neler? Türkiye’de en azından bir ‘perma kültür’ bilinci geliştirilebilir mi? Ve tabii ‘ekolojik tarım’ gelişen gıda talebini nasıl karşılayabilecek?
Kısacası tek bir yol görünüyor: Uygun ortamlarda ‘endüstriyel ölçekte doğal ürün yetiştiriciliği’ yapmak! Buna kapalı ya da açık tüm tarımsal ortamlar dâhil.
işte dergimizin bu haftaki kapak konusu bu: Geleceğin en cazip işlerini sadece bu perspektiften ele alıp size ufuk açacak 12 orijinal girişim projesinden bahsedeceğiz.
Her şeyden önce ülkemizin iklimi ve konumunun bizi bu konuda dünyada öncü yapabileceğine inanıyoruz. Yurtiçin-de bu yeni anlayışa dayalı tüm ihtiyaçlar karşılanırken, ihracatta da Türkiye organik tarımın 1 numaralı ülkesi olabilir diye düşünüyoruz.
Amerika’da 1990’larda başlayan bu akım çeşitli sertifikasyon kuruluşlarının desteği ve hükümetlerin teşvikleriyle önemli iş kollarından biri haline geldi. Şimdi hızla tüm dünyaya yayılıyor.
Ortaya konan kıstaslar arasında doğallığı korunmuş toprak en önemli unsur. Azot bağlayıcı bakterilerden, simbiyotik canlılara kadar her şey bu doğal hayatın bir parçası.
Hayat kaynağı toprak ve suyun istenmeyen unsurlardan arındırılması ise organik yaşamın ilk temel kuralı…
işte bu noktada toprak ve canlı rotasyonuyla yapılan kapalı ya da açık ekolojik tarım faaliyetleri dünyanın ilgisini çekiyor, hassas kontroller altında organik yetiştiricilik giderek endüstriyel hale geliyor.
Tüm bu faaliyetlerin yanı sıra ekolojik tabanlı karasal ve denizel canlıların çiftlik ortamlarında yetiştiriciliği de gündemde. Bu konuda akla hayale gelmeyen yeni nesil yaklaşımlar yarınların kanıksanan sıradan işleri haline gelecek. Biz şimdilik ağırlıklı olarak toprağa bağlı bitkisel tarımı değil, daha çok hayvansal yetiştiriciliği inceleyeceğiz.
Lütfen özet halinde sunulan aşağıdaki önerilerimizi not edin, sanal ortamlarda araştırın. Daha geniş açıklamalar için aşağıdaki eserleri oııline sipariş edebilir, burada kısaca verilen bilgileri daha da zenginleştirebilirsiniz: Amerikalı Ann Larkin Hansen tarafından hazırlanan ‘The Organic Farming ManuaP ve Mari-a Rodale tarafından kaleme alınan ‘Organic Manifesto’ başlangıç için size oldukça yardımcı olacaktır.
Ayrıca 6-9 Ağustos 2012 tarihleri arasında bu kez Ankara Atatürk Kültür Merkezi’nde gerçekleşecek ‘ 16. AGRO-TECH Uluslararası Tarım ve Tarım Teknolojileri Fuarı’nı ziyaret etmeyi unutmayın. Orada dünyadaki son gelişmeleri görecek, organik tarım konusunda ufkunuzu daha da genişleteceksiniz…
Yünde bile organik tercih ediliyor
Tekstilde organik elyaf modası başladı Ankara keçisinin tiftiği sil baştan değerlendi. Dünya tekstil piyasasında organik nitelikli yüne şimdi büyük rağbet var. Fiyatlar neredeyse normalin yüzde 50 üzerinde.
Organik yün üretimi için sertifikasyon standartlan biraz farklı. Hayvan gebeliğinin son üç ayında sentetik hormon ve GDO’lu yemleri kullanmak katiyetle yasak. Pestisidler ise baştan itibaren kullanılamıyor. Bunların yerine organik bitkisel mücadele ilaçları tercih ediliyor. Parazitler daha çok tütünden elde edilen ‘topikal’ (dışsal ve yerel) bitkisel böcek uzaklaştırıcılarıyla kontrol altına alınıyor.
Hayvanların otlatıldığı açık alanlar daima denetim altında. Yünlerin yıkanması ve işlenmesinde de organik solüsyonlar kullanılıyor.
Bilhassa bebek giysi ve battaniyeleri, özel çorap ve triko kazaklar organik yünün çok kullanıldığı alanlar. Biraz zahmetli görünen üretimin tamamı ihracata gidiyor. Fiyatlar uluslararası borsa değerlerine göre belirlenip ilan ediliyor. Fiyat oluşumunda organik koyun yününün yanı sıra ‘organik angora yünü’ de artık yer almış vaziyette.
Ancak angora gibi uluslararası bir tanıma isim olmuş Ankara keçisi nedense bu tür girişimlerde henüz kendine yeterince yer bulmuş değil. Organik üretimi yok denecek kadar az. İşin kaymağını benzer türleri yetiştiren Hindistan ve diğer birkaç ülke yiyor.
Oysa ‘tiftik’ olarak anılan Ankara keçisinin yünü organik nitelikler taşıması halinde çok kıymetli. Beyaz ve parlak yün elyafının ‘kaşmir’ kadar değeri var.
Kaşmir yününün elde edildiği Keşmir keçisi ise adından da anlaşılacağı üzere Hint Yarımadası’nın kuzeyindeki Keşmirr bölgesine uyum sağlamış yerel bir keçi ırkı. Yünü çok aranıyor. Organik olan kısıtlı üretim ise sadece İngiltere’nin talebine cevap verebiliyor.
Oysa keçi, doğası gereği eti, sütü ve yünüyle organik olmaya en müsait hayvan. Biraz dikkat gösterilecek bir bakım yün üretimini tamamen ekolojik hale getirebilir.
Sadece tiftik keçileri için değil, sayıları giderek azalan kıl keçilerinin yününü de organik üretim olarak dünyaya açmak mümkün.
Tiftik keçisinin ipeksi beyazlıktaki organik yünü ise bilhassa AB ülkelerinde aranan nadide bir hammadde. Girişimcilerin bu konuda keçilerin etinden sütünden organik olarak yararlanırken, ürün portföylerine yün üretimini de katmalarında yarar var.
Organik tiftiğin ihraç edileceği başlıca ülkeler ABD, Fransa, İngiltere ve İtalya. Fiyatlar oldukça tatmin edici düzeyde.
Süttozunda organik sürprizi
Türkiye süttozu ithaliyle ilgili kimi zaman sorunlar yaşasa da 12 milyon ton süt üreten bir ülkede süttozu temel gıda endüstrisinin ana bileşenlerinden biri.
Diğer gelişmiş ülkelerde olduğu gibi bizim de organik nitelikli süttozuna geçmemiz kaçınılmaz görünüyor. Süttozu başta bebek mamaları ve hamur işleri olmak üzere çok sayıda ürünün bünyesine giriyor, onları doğal özelliğiyle besleyici hale getiriyor. Ev mutfaklarına girmesi ise an meselesi…
Organik süttozları daha çok dünya çapında kabul edilen sertifika rejimleri altında üretiliyor. Süt çiftlikleri, süt işleme fabrikaları ve perakende ambalaj tesisleri bu denetim altında çalışıyor. Toplam süreç boyunca kullanılan hiçbir kimyasal madde veya yöntemin süte ve süttozuna zarar vermesine izin verilmiyor.
Organik süt tozlarının ambalajları genellikle özel kapaklara sahip: Çoğu ‘pullring’ olarak adlandırılan teneke kutularda. Bu kutular mühürlü olduğundan süttozu belirli standartları aynen koruyor. Muhafaza depolama ve iklimsel ortam kuralları ise çok sıkı denetime tabi.
Organik süttozunda buna rağmen her geçen gün çeşit artışı dikkat çekiyor. Her ihtiyaca yönelmiş değişik süttozları perakende piyasasında raflardaki yerini alıyor. Kaymağı alınmış süt tozu, meyve katkılı, vanilya aromalı ve doğal tatlandırıcı (stevia) içeren çeşitler en tutulanlar arasında.
Organik süttozu gıda endüstrisinde ayrıcalıklı ekolojik ürünler için de kullanılıyor. Organik temelli ürünlerin formülüne giriyor, bileşiminde yer alıyor. Organik salam sosis gibi süt dünyasıyla ilintili olmayan ürünlerin ise ana girdilerinden biri.
Bugün doğal nitelikli kozmetik endüstrisi bile dolgu maddesi niyetine süttozu kullanıyor. Organik sabun, şampuan, saç preparatları gibi ürünlerin formülünde ekolojik koşullar altında elde edilmiş süttozu var.
Pek de akla gelmeyen bu ürünlerin yanı sıra süt banyosu, nitelikli kahve katkıları, organik sütlü çaylar gibi onlarca sıra dışı ürünün içeriğine de girmiş vaziyette. Ayrıca protein karışımlarının üretiminde önemli bir yere sahip. Sporcuların kullandığı çoğu üründe yer alıyor.
Diyet ürünlerinde de organik nitelikli yağsız süttozu kullanımı giderek yaygınlaşıyor. Süttozunun mutfak ortamında tüketimini sağlayacak mamuller yeni bir trend oluşturmuş durumda.
Süttozu bazlı ürünler araştırılmaya değer bir konu. Son gelişme ise organik süt tozundan üretilmiş organik dondurmalar. Kısacası bu ürünün organik geleceğin kurgulanmasında büyük payı var. Yakın gelecekte sıvı süt yerine organik sertifikalı süttozundan üretilmiş ürünlerle tanışmak için gıda endüstrisi gün sayıyor.
Geçen ay Ingiliz Guardian gazetesi hamilelik sırasında organik süttozuyla yapılan bebek mamalarının egzama, astım ve alerjiyle ilgili sorunlara daha az yol açtığını belirten bir makale yayınladı. Bu makale kamuoyunda epey yankı uyandırdı. Mevcut kullanıcılar organik sertifikalı süttozlarını ev tipi süt ürünleri imalatında tercih etmeye başladılar. Fırsatı görenler için bu bile mükemmel bir uyarı!
TATLI PATETES NASIL NERDE TOHUM SORUNUNU NASIL ÇÖZERİZ ACABA ?